26 Ocak 2021 Salı

COVID SONRASI SIK RASTLANAN 5 PSİKOLOJİK SORUN!

 Pandemide ruhsal sağlığınızı korumanın 10 püf noktası!

 


COVID SONRASI SIK RASTLANAN 5 PSİKOLOJİK SORUN!

 

Yüzyılın salgın hastalığı Covid-19 enfeksiyonu kişinin sadece fiziksel sağlığını değil, ruhsal sağlığını da derinden etkiliyor. Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Barış Sancak “Covid-19 sonrası görülen ruhsal sorunların bir kısmı bedensel hastalıklarla karışabilmektedir. Bu nedenle ruhsal hastalıklar hakkında bilgi sahibi olmak, belirtiler açısından dikkatli olmak önemlidir. Salgının devam ettiği bugünlerde de psikiyatri kliniklerinde sıklıkla Covid-19 ile ilişkili sorunlara rastlamaktayız. Özellikle yoğun bakımda tedavi görmek zorunda kalan, hastalığı ağır geçirmiş Covid-19 hastalarında yoğun bir şekilde travma sonrası stres bozukluğu yaşanıyor. Tedavi ile kontrol altında olan ruhsal rahatsızlıkların alevlenmesiyle de sıklıkla karşılıyoruz.” diyor. Psikiyatri Uzmanı Dr. Barış Sancak, Covid-19 enfeksiyonu sonrası sık rastlanan 5 psikolojik sorunu ve Covid korkusunun hangi hastalıklarla karışabildiğini anlattı, ruhsal sağlığı korumaya yönelik önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

 

Anksiyete (Kaygı) bozuklukları

Yapılan araştırmalar Covid-19 geçiren kişilerin en az yarısında kaygı bozukluğu belirtileri görüldüğünü göstermiştir. Hastalıkla ilgili kaygılı düşünceler sıklıkla gün içinde kişinin aklına gelir. Kişi şikayetlerinin geçmeyeceğine dair olumsuz düşünceleri zihninden atmakta zorlanabilir. Kişinin internet ortamında belirtileri ile ilgili uzun saatler araştırma yaptığını da sık görüyoruz. Çarpıntı, nefes darlığı, sıkıntı hissi, ölüm korkusu, uyumakta güçlük gibi şikayetler kaygı bozukluğunu düşündürmelidir. Özellikle nefes darlığı ve çarpıntı gibi şikayetler Covid-19 sonrası bir süre devam edebiliyor. Bu nedenle kaygı bozuklukları gözden kaçabilir. Ayrıca pek çok psikososyal sebepten dolayı Covid-19 geçirmeyen toplumda da kaygı bozukluğunun arttığını gözlemliyoruz. Bu belirtilerin sizde olduğunu düşünüyorsanız, bir ruh sağlığı profesyoneline danışmalısınız.

 

Depresyon

Covid-19 geçiren kişilerin yarısında depresif belirtiler görülüyor, toplumda ise depresif şikayetlerde genel olarak artış yaşanıyor. Mutsuzluk, hayattan keyif alamama, iştah ve uyku değişiklikleri gibi şikayetler depresyonun önemli bulgularıdır. Yapılan çalışmalarda, depresyonun en tehlikeli sonuçlarından biri olan intihar davranışının da pandemi sonrasında arttığı gösterilmiştir. Sosyal izolasyon, belirsizliğe bağlı kaygılar, ekonomik problemler, geçirilmiş depresyon öyküsü ve Covid-19 hastalığını ağır geçirmiş olmak önemli risk faktörleridir. Kendinizde ve yakınlarınızda depresif şikayetler gözlemlediğinizde en kısa sürede destek almalısınız.

 




Zararlı alışkanlıklar

Araştırmalar pandemi sonrası alkol tüketiminin iki kat arttığını göstermiştir. Geçmişte alkol problemleri olanlar özellikle risk altındadır. Bu "kendini tedavi etme" çabası ciddi bağımlılık tablolarının ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Ayrıca alkol ve madde bağımlılığı olan kimselerde Covid-19 enfeksiyonunun daha şiddetli seyrettiğini öne süren çalışmalar da mevcut.

 

Uykusuzluk

Covid-19 enfeksiyonu sonrası en sık görülen bulgulardan biri olan uykusuzluk, diğer ruhsal hastalıklara bağlı olabileceği gibi, tek başına da görülebiliyor. Henüz mekanizması tam olarak tespit edilmemekle birlikte, beyindeki hormonal ve biyokimyasal değişikliklerin sebep olduğu düşünülüyor. Bu durumu ayrıntılı bir değerlendirme sonucu uygun bir tedavi ile kontrol altına alabiliyoruz. Ayrıca pandemi döneminde genel toplumda kronik uykusuzluğun yüzde 40'lara vardığını görüyoruz. Ancak bazı kişilerde yaşam tarzı değişiklikleri bile bu durumu düzeltmek için yeterli olabiliyor.

 

Travma sonrası stres bozukluğu

Psikiyatri Uzmanı Dr. Barış Sancak “Sıklıkla gözden kaçan bu rahatsızlık, özellikle hastanede yatan ağır Covid-19 hastalarında taburculuk sonrası yüzde 90 olarak görülebilmektedir. Özellikle yoğun bakımda tedavi gereksinimi olan hastaların, ruhsal travma yaşadığını görüyoruz. Yoğun ölüm korkusu, çaresizlik, umutsuzluk ve yalnızlık hisleri bu rahatsızlığın ortaya çıkmasına katkıda bulunuyor. Taburculuk sonrası akla istemsizce gelen ve hastane deneyimi ile ilgili kötü düşünceler, kabuslar, uykuya dalmada güçlük, hatırlatıcı uyaranlardan kaçınma davranışı bir aydan uzun süre devam ediyorsa tedaviye başvurulmalıdır. Bu rahatsızlık tedavi edilmediğinde kalıcı hale gelme riski taşımaktadır.” diyor.

 



 

Ruhsal sağlığımızı korumanın 10 püf noktası

  1. Arkadaşlarınız ve sevdiklerinizle online görüşmeler yapın
  2. Bağışıklık sistemini güçlendiren yaşam tarzı benimseyin
  3. Alkol ve sigara gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durun
  4. Sağlıklı ve dengeli beslenin
  5. Günde iki litre su içmeye özen gösterin
  6. Her gün aynı saatte yatağa yatıp, her gün aynı saatte kalkın
  7. Hareketsizlikten kaçının
  8. Düzenli egzersiz yapın
  9. Gerekirse profesyonel destek almaktan kaçınmayın
  10. Hobi edinin, hobilerinize zaman ayırın



*basın bültenidir.

18 Ocak 2021 Pazartesi

40 Yaşıma Bir Kala Mutlu Yıllar Bana

 


40'a bir kala, iyi ki doğmuşum! Neler öğrendim, neyi başardım peki bu yaşa geldiğimde? Sorular kafamda dolaşırken; anneme vefat etmeden önce sorduğum sorular aklıma geliyor..



'Bu hayattan ne anladın anne' demiştim ona. '72 yaşındasın sence hayatın anlamı nedir?' 'Bomboş bir hayat' demişti. 'Mal da yalan mülkte yalan, var birazda sen oyalan', hayatın anlamı bu sözlerde demişti. Yani yalan dünyayı net bir şekilde anlamıştı annem. Ben de yıllar geçtikçe bunu daha iyi anlıyorum. Bu yüzden maddi şeylere değer veren biri değilim. Seviliyorsan, sevdiklerin yanında varsa hayat güzel demişti annem. 'Sevgi' demişti annem, hayatın anlamı burada. Maalesef sevdiklerim yani hayatımda en sevdiklerim annem, babam yanımda değiller. Öyle özledim ki onları. Mekanları cennet olsun. Hep yüreğimdeler, biliyorum onlar beni görüyorlar benim üzüldüğümü veya mutlu olduğumu biliyorlar. Birazda olsa bu güç veriyor bana..


Ben bu yaşıma gelene kadar neler anladım, neler öğrendim bu hayattan peki 40 yaşıma 1 kala;


- Hayallerime değmeyecek kişileri hayatıma ve hayallerime almamayı, hayallerimin kıymetli olduğunu, kimseye hayallerimle dalga geçme hakkını vermeyeceğimi,


-Her başarısızlığımda yeni dersler çıkarmayı, hayatta çıkışlar kadar düşüşlerinde olduğunu, önemli olanın siz düşerken size tekme atanların mı hayatınızda olduğunu yoksa size ellerini uzatan güzel kalplerin mi yanınızda olduğunu anlamam gerektiğini, menfaatlerine göre deri değiştirenleri asla hayatıma sokmamam gerektiğini, hayatımda iseler acilen çıkarmamı,


- Sevginin her şeye rağmen, herkese rağmen, tüm olumsuzluklara rağmen her şeyi başaracağını, sevdiğim insanları, dostlarımı, arkadaşlarımı her zaman sevgiye değer verenlerden seçmem gerektiğini, beni mutlu edenleri sevmeyi, değer vermeyi,


-Vicdanı olan insanlarla bir arada olmayı, benimle oyun oynamayan insanlara değer vermem gerektiğini, dürüstlüğün hayatımdaki ilişkilerde en önemli vasıf olduğunu,


- Bir işi sevmeden yapamayacağımı, huzursuz, stresli ortamlarda ve iş ortamlarını bu hale getiren yöneticilerle bir arada çalışamayacağımı, sevdiğim işi yaptığım da ise inanılmaz mutlu, huzurlu, tatmin olmuş hissettiğimi,


-Güven duygusunun ilişkilerimde ne kadar önemli olduğunu, her ilişkimin güvene dayanması gerektiğini, bana yalan söyleyen güven vermeyen insanların bunları yapmasındaki nedenin kendi psikolojik sorunları olduğunu, benim bununla bir ilgimin olmadığını, kendimi bunlarla ilgili suçlamamam gerektiğini, narsist kişilik bozukluğu yaşayanların, karşısındakini kullanıp yaralarını sarmaya çalışanların rahatsızlıklarını, uzman bir doktora gidip kendilerini tedavi ettirmeleri gerektiğini, böyle insanlara bırakın değer vermeyi, bir saniyemi bile bu kişilikteki insanlara harcamamam gerektiğini,


- Bana eksik duygular yaşatan insanlarla tamamlanamamış olduğumu, eksik hissederek kendime ne kadar acı çektirmiş olduğumu, sırf karşımdaki kişinin kalbi kırılmasın diye sürekli istemediğim şeylere 'hayır' diyemediğim için kendime de evet deyip mutlu olamadığımı, sınırlarımı çizmem gerektiğini o kadar iyi anladım ki...


O zaman mutlu yıllar bana, bir sokağa çıkma yasağında kar varken İstanbul'da, komşunun arabası ile hastaneye gidilirken arabanın bozulup, annemler taksi durağındaki adamı sokağa çıkma yasağı olduğu için ikna edemezken, tesadüfen oradan geçen polis arabasındaki polis amcanın yardımı ile taksinin hastaneye yollanması sonucu, erkek beklenildiği için adımın Gökhan olmasına ramak kala, kız olduğumu görünce babamın daha çok sevinip hemşireyi bahşişlere boğduğu, anneme kebaplar yedirdiği, eve gelmeden sobayı hemen tutuşturup annemi sıcak eve sokan canım babacığımın ve biricik anneciğimin yanına gelip, o sobalı sımsıcak sevgi dolu evde ve bir gardrop dolusu mavili minik kıyafetlerimle, annemin babamın en kıymetlisi olduğum zamanlarda ne kadar mutlu olduğumu, şimdi yazarken daha iyi anlayan ben Yasemin: 'Mutlu Yıllar Bana!'

iyi ki doğmuşum :) 39 yaşım Hoşgeldin! Güzel, temiz bir sayfayı çok güzel şeylerle ve sevgi ile dolduracağız:)