aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
aşk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Ocak 2021 Pazartesi

40 Yaşıma Bir Kala Mutlu Yıllar Bana

 


40'a bir kala, iyi ki doğmuşum! Neler öğrendim, neyi başardım peki bu yaşa geldiğimde? Sorular kafamda dolaşırken; anneme vefat etmeden önce sorduğum sorular aklıma geliyor..



'Bu hayattan ne anladın anne' demiştim ona. '72 yaşındasın sence hayatın anlamı nedir?' 'Bomboş bir hayat' demişti. 'Mal da yalan mülkte yalan, var birazda sen oyalan', hayatın anlamı bu sözlerde demişti. Yani yalan dünyayı net bir şekilde anlamıştı annem. Ben de yıllar geçtikçe bunu daha iyi anlıyorum. Bu yüzden maddi şeylere değer veren biri değilim. Seviliyorsan, sevdiklerin yanında varsa hayat güzel demişti annem. 'Sevgi' demişti annem, hayatın anlamı burada. Maalesef sevdiklerim yani hayatımda en sevdiklerim annem, babam yanımda değiller. Öyle özledim ki onları. Mekanları cennet olsun. Hep yüreğimdeler, biliyorum onlar beni görüyorlar benim üzüldüğümü veya mutlu olduğumu biliyorlar. Birazda olsa bu güç veriyor bana..


Ben bu yaşıma gelene kadar neler anladım, neler öğrendim bu hayattan peki 40 yaşıma 1 kala;


- Hayallerime değmeyecek kişileri hayatıma ve hayallerime almamayı, hayallerimin kıymetli olduğunu, kimseye hayallerimle dalga geçme hakkını vermeyeceğimi,


-Her başarısızlığımda yeni dersler çıkarmayı, hayatta çıkışlar kadar düşüşlerinde olduğunu, önemli olanın siz düşerken size tekme atanların mı hayatınızda olduğunu yoksa size ellerini uzatan güzel kalplerin mi yanınızda olduğunu anlamam gerektiğini, menfaatlerine göre deri değiştirenleri asla hayatıma sokmamam gerektiğini, hayatımda iseler acilen çıkarmamı,


- Sevginin her şeye rağmen, herkese rağmen, tüm olumsuzluklara rağmen her şeyi başaracağını, sevdiğim insanları, dostlarımı, arkadaşlarımı her zaman sevgiye değer verenlerden seçmem gerektiğini, beni mutlu edenleri sevmeyi, değer vermeyi,


-Vicdanı olan insanlarla bir arada olmayı, benimle oyun oynamayan insanlara değer vermem gerektiğini, dürüstlüğün hayatımdaki ilişkilerde en önemli vasıf olduğunu,


- Bir işi sevmeden yapamayacağımı, huzursuz, stresli ortamlarda ve iş ortamlarını bu hale getiren yöneticilerle bir arada çalışamayacağımı, sevdiğim işi yaptığım da ise inanılmaz mutlu, huzurlu, tatmin olmuş hissettiğimi,


-Güven duygusunun ilişkilerimde ne kadar önemli olduğunu, her ilişkimin güvene dayanması gerektiğini, bana yalan söyleyen güven vermeyen insanların bunları yapmasındaki nedenin kendi psikolojik sorunları olduğunu, benim bununla bir ilgimin olmadığını, kendimi bunlarla ilgili suçlamamam gerektiğini, narsist kişilik bozukluğu yaşayanların, karşısındakini kullanıp yaralarını sarmaya çalışanların rahatsızlıklarını, uzman bir doktora gidip kendilerini tedavi ettirmeleri gerektiğini, böyle insanlara bırakın değer vermeyi, bir saniyemi bile bu kişilikteki insanlara harcamamam gerektiğini,


- Bana eksik duygular yaşatan insanlarla tamamlanamamış olduğumu, eksik hissederek kendime ne kadar acı çektirmiş olduğumu, sırf karşımdaki kişinin kalbi kırılmasın diye sürekli istemediğim şeylere 'hayır' diyemediğim için kendime de evet deyip mutlu olamadığımı, sınırlarımı çizmem gerektiğini o kadar iyi anladım ki...


O zaman mutlu yıllar bana, bir sokağa çıkma yasağında kar varken İstanbul'da, komşunun arabası ile hastaneye gidilirken arabanın bozulup, annemler taksi durağındaki adamı sokağa çıkma yasağı olduğu için ikna edemezken, tesadüfen oradan geçen polis arabasındaki polis amcanın yardımı ile taksinin hastaneye yollanması sonucu, erkek beklenildiği için adımın Gökhan olmasına ramak kala, kız olduğumu görünce babamın daha çok sevinip hemşireyi bahşişlere boğduğu, anneme kebaplar yedirdiği, eve gelmeden sobayı hemen tutuşturup annemi sıcak eve sokan canım babacığımın ve biricik anneciğimin yanına gelip, o sobalı sımsıcak sevgi dolu evde ve bir gardrop dolusu mavili minik kıyafetlerimle, annemin babamın en kıymetlisi olduğum zamanlarda ne kadar mutlu olduğumu, şimdi yazarken daha iyi anlayan ben Yasemin: 'Mutlu Yıllar Bana!'

iyi ki doğmuşum :) 39 yaşım Hoşgeldin! Güzel, temiz bir sayfayı çok güzel şeylerle ve sevgi ile dolduracağız:)

















10 Ocak 2021 Pazar

2021, Hayat, Aşk, İlişkiler, Dostluk..



Şiddetli yağmur dolu, bulanık, insanın içini bulandıran iyice sıkan ama yağmur dinince sanki her şey düzelecekmiş gibi umudun az da olsa içinde olduğu bir İstanbul gününden herkese Merhaba! Uzun zaman sonra farkettim ki bloguma içime dökmeyeli epey zaman olmuş.. 


Hayat koşturmasından, fırsat bulamamış mıyım yoksa her şeyi içime atmaktan dolayı mı bilinmez ama yazmam gerektiğini beni anlayan tek yerin 9 yıl önce açtığım blogum olduğunu yine anladım ve yine içimi dökmeye geldim. Büyüyor muyum olgunlaşıyor muyum yoksa hala aynı çocuklukta mıyım ben de anlamadım..


Yıllar önce bir arkadaşım bu kadar yazma çünkü etrafında düşmanlarında var sen kötü şeyleri yazınca onları sevindiriyorsun demişti. Aslında çok haklıydı. Ben hayatımda yolunda gitmeyenleri yazdığım için beni okuyan beni sevmeyenler seviniyor olabilirdi. Ben asla öyle bir insan olmadım hayatımda. Kimsenin hayatı yolunda gitmese bile o kişiler düşmanımda olsa sevinmedim. Ya bazen düşünüyorum çok iyi ve mükemmel biri değilim ama insanlara bir kötülük yaptığımı, aldattığımı da düşünmüyorum.


Neden her şey bu kadar zor bu hayatta? Neden sevilemiyorum? Düşünüyorum çok mu değersizim ben? Bir aile kurmak eskiden de bu kadar zor muydu? İnsanlar birbirini sevip birbirine değer verdiği zamanlar aşk bu kadar zor muydu? birinin elini tutmak, onu sevmek, kalbini ona açmak bu kadar zor muydu? Ben sanırım ya yanlış yüzyılda doğdum ya da yanlış yıllara denk geldim. Ya da hep yanlış insanlara denk geliyorum.. Ortada bir yanlışlık olduğu doğru.. Bende bir yanlışlık var..


Annemi özledim.. Hem de çok özledim. Dertlerimi ona anlatıp sımsıkı sarılmayı özledim. Onun kokusunu içime çekmeyi. Dinlemesem de bazen nasihatlerini, onun bana nasihat vermesini özledim. Şu an ona soracak ve anlatacak o kadar şeyim varki! O kadar yalnız hissediyorum ki o kadar mutsuz.. Hayatım bir boşlukta asılı kalmış yukarıdan idare ediliyor ben hiç bir şeye müdahale edemiyorum gibi hissediyorum. Keşke hayatta istediğimiz şeylere kavuşabilsek, hep istediğimiz şeyler olsa.. Hani her şey kalbimize göre olurdu? Ama bu mümkün değil, kalbin ne kadar iyi olursa karşına çıkan insanlar da duygularını ve iyi niyetini o kadar güzel kullanıyor kendi amaçlarında.. Böyle olunca kötü biri olacağım diye düşünüyorum ama yine yapamıyorum kötülerin kazandığı bir dünya ya burası.. Kötü biri ol Yasemin, kötü ol sende diyorum olamıyorum..


Çok eski bir dostumla ilgili bir rüya gördüm. Onu çok merak ediyorum başına bir şey mi geldi diye ama o kadar gururluyum ki arayamıyorum. Eğer bu yazımı okursan bana ulaş olur mu? Biliyorum sen çok okuyorsun blogumu. okurdun yani eskiden.. Bana ulaş.. Belki pandemi sonrası birlikte Taksim'e gideriz Sanat Restorana gideriz yine birlikte.. Sana o kadar kırgınım ki bana yaptıkların için ama o kadar da özledim. Özlemeyi sen iyi bilirsin! Özledim ama gösterdiğin iyi dostluğu bana yaptığın kötülükleri değil bunu da bil..


2021'e büyük bir heyecanla girdik. Bu yıl neler olacak? Annemin dediği gibi iyi insanlarla karşılaşalım. Gerisi gerçekten hallolur..


Bazı şeyler elimizde değil, ne kadar çok istesek o kadar olmuyor! Aksi gibi.. Ne kadar emek versek çabalasak yine sevilmeyen biz oluyoruz, aldatılan biz oluyoruz. 2021'in ilk yazısı bu kadar dram içerikli olsun istemezdim ama hayat bu istediklerimizin bir türlü olamadığını hepimiz sırayla anladık.. Keşke hayat bu güzel çiçekler kadar güzel olsaydı.. 






Keşke doğru insanlar karşımıza çıksaydı.. Keşke hepimiz çok mutlu insanlar olsaydık.. Yazımın sonunda Adil Yıldırım'ın bir videosunda gördüğüm ve bugün izlediğim L'ultimo Bacio isimli filmi de izlemeniz için tavsiye olarak bırakıyorum.. Kadın- erkek ilişkileri ve aldatma üzerine izlemeniz gereken bir film..  Her ne kadar kötü zamanlardan geçsekde gücümüzün kalmadığını hissetsekte yine de içimiz de ufak umutlar var, onları kaybetmeyelim, umarım hepimiz mutlu insanlar oluruz..



18 Ekim 2017 Çarşamba

İlişki Meleği Biricit



Biricitinyeri Blog yanınızda! :) 


Kendi aşk hayatında büyük başarılara imza atmış biri olarak(!) sizlere aşk ve ilişkilerinizde çözemediğiniz sorunlarinizda büyük bir zevkle yardımcı olacağım :)  Daha önce Blogum Dergisi' nde İlişki Meleği Biricit köşemde sizlerle olmuştum. Şimdi ise blogumdan her cumartesi günü aşk, sevgi ve ilişkilerde yaşadığınız problemlerinizi masaya yatırıp çözümler bulmaya çalışacağız. Rumuzunuz ile biricitconsungunlugu@hotmail.com a mail atıp, ilişkiniz de çözülmesini istediğiniz sorunlarınızı anlatabilirsiniz. Sorunuz ve cevabı cumartesi günü blogumdaki yazımda yayınlanacaktır. Sorunlar paylaşıldıkça azalır. .

Seviyorsunuz ama amalarınız mı var, hatayı nerede yaptığınızı göremiyor musunuz, ilişkinizde ki sorunları çözemiyor musunuz? Mailimden bana ulaşıp, ilişkinizde yaşadığınız sorunlarınızı yazabilirsiniz. Cumartesi günü 'ilişki meleği biricit' köşemde görüşmek üzere.. Herkese güzel haberler aldığımız, güzel ilişkiler yaşadığımız, güzel insanlarla bir arada olduğumuz günler diliyorum :)


28 Şubat 2016 Pazar

Biricit Karşılıksız Aşklar Diyarında


Yazımda değineceğim konu bu gece; 'karşılıksız aşklar'.. İster inanın ister inanmayın mailime o kadar çok aşk ve ilişkiler üzerine mailler geliyor ki bazen içime Güzin Abla mı kaçtı diye düşünmüyor değilim (terzi kendi söküğünü dikemezmiş). Özellikle eski sevgililer hakkında yazdığım yazılarım; 'eski sevgili ile barışma yöntemleri', 'eski sevgiliyi unutma yolları' yazılarım çok okunuyor. Bu vesile ile blogumu okuyanlar mailleri ile bana sorular sormaktan çekinmiyorlar, sanki kırk yıldır tanışıyoruz.. Bazılarına cevap veriyorum; ben yetkili değilim bu konuda diyorum, bazılarına ise artık cevap bile veremiyorum, öyle mailler alıyorum ki.. 

14 Şubat 2016 Pazar

Nadide Hayat Filmi Yorumum





Geçtiğimiz haftalarda en yakın arkadaşımla beraber Demet Akbağ'ın başrol oyuncularından olduğu Nadide Hayat'ı izledik.


Komedi türünde olan olan filmin bilgileri şu şekilde;
Yönetmen : Çağan Irmak
Oyuncular : Demet Akbağ , Yetkin Dikinciler ,Sadi Celil Cengiz ,Tarık Tarcan , Burak Can

20 Ağustos 2015 Perşembe

Bu Senede Bekar Gezelim!



Bu blogun sahibesi Biricit ne zaman Marc Darcy'i bulacak belirsiz.. Neden hep Daniel Cleaver karakterindeki denyo adamlar çıkıyor karşıma diye düşünmeden edemiyorum. Hep şunu soruyorum kendime 'Nerede yanlış yapıyorum?'.. Sanırım yanlış yapmamın nedeni karşımdaki insana bağlı olmam, bu kadar bağlı olup onu hayatımın odak noktası yapmasam, onu umursamasam belki de şu an böyle olmazdım. Güven kelimesi sadece kelime gibi kulağa gelse de anlamı çok derin aslında, ben karşımdaki insana hemen güvenemiyorum ya da güven hemen oluşmuyor bende, hele ki bazı şeyleri saklıyorsa, gizliyorsa şeffaf olmuyorsa.. Onu anlamaya çalışıyorum ama ben neden anlaşılamıyorum ki? Bir kadını anlamak çok mu zor? Hata yaptığında özür dilemek af dilemek, bunlar çok mu zor ki bir ilişkide? Sorularla ve işaretleriyle başbaşayım yine.. Bu kadar düşünmesem belki daha çok mutlu olurdum. Bir kadının ne istediğini anlamak çok mu zor?

29 Mart 2015 Pazar

Kocan Kadar Konuş Filmi Yorumlarım :)


Bir haftadır nihayet yer bulup, kitabını da okuduğum ve büyük bir merakla beklediğim 'Kocan Kadar Konuş' filmini izleyebildim :) Kapalı Gişe oynuyordu çünkü, geçen hafta izleyemediğim için cidden üzülmüştüm. Annemin geçen yaz tatilinde 'artık evlenmeni istiyorum' düşüncesi ile bana hediyesi olan 'Kocan Kadar Konuş' kitabının yorumlarını burada yazmıştım. 

Çok eğlenceli ve bekar kadınların başına gelen evlenme baskısının, komik bir dille anlatıldığı bu kitabı oldukça beğenmiştim. Filmine de büyük bir merakla gittim. Annemle beraber izledik:))

31 Ağustos 2014 Pazar

Tatil Evliliği Yapıcam Ben :)


Tatilden geldim :) Hem aile tatilim hem de hayatımda ilk kez en yakın arkadaşımla beraber yaptığımız birkaç günlük tatil gerçekten de bana çok iyi geldi. Fakat yine tatilde de evli çiftleri, sevgilileri, nişanlıları görmek; evlenme duygularımı depreştirdi de denebilir :)) Genelde ya aşk evliliği ya da mantık evliliği yapılır veya ikisinin karışımı olan evlilikler, ben ise tatil evliliği yapıcam en sonunda:) Çünkü tatilde yalnız olmak cidden de kötü bir durum:) Sırf tatile gitmek için tatil evlenmesi yapacağım :) Bir de plaj düğünü yaparsam tamamdır:) Önce bir koca bulmam gerekiyor, benim gibi yaşamayı, gezmeyi, yemeyi, içmeyi, yeni yerler keşfetmeyi, hayatın tadını çıkarmayı bilen birisi olmalı. Özellikle de fotograf cekmeyi sevmesi lazım :) İlişkisini kimseden gizlemeyecek aksine bağıracak! Beni çok sevecek ve sevgisini gösterecek böyle birini istiyorum hayatımda, ben gerçekten değerli olmalıyım, kendimi değerli hissetmeliyim. Yok ben seviyorum ama gösteremiyorum falan bunlara karnım cok tok benim, seven insan fedakar olur, gösterir eğer gercekse sevgisi..

Gerçekten böyle biri var mı bu dünyada? Benim gibi düşünen en azından ortak özelliklerimiz olmalı, aynı seyi düşünmesekte hani aynı noktaya aynı anda bakmak 'aşk'tır ya heeh işte ondan istiyorum ben. Beni kırmayacak ki ben de onu kırmayayım. Kötü sözler söylemeyecek kadar saygısı olmalı o kişinin. İncitmemeli beni. Ben evlenip tatile gitmek istiyorum:) Balayına falan aslında evli olsam her günü balayı gibi geçirirdim ne güzel hayallerim var çoğunu buradan yazamasam da gerçekten o karşımdaki kişi her kimse şanslı olacak özel olacak, benim her anıma katlanabilirse tabi:) Ama seven insan biraz da alttan alıp katlanmaz mı pekte iyi olmayan özelliklerinize? Bence katlanır çünkü kimse mükemmel değil, kimsenin ilişkisi de mükemmel değil. Kimse kimseye karışmasın öyle ilişkimi olur bence o ilişki olmaz. Zor günümde yanımda olmalı!

Karşılıklı anlayış ve alttan alma olmalı bir ilişkide, kavgada tartışmada olur saygıyı aşmadan, zaten arada saygı ve sevgi varsa karşındakini de kırmamaya çalışırsın. Bu arada ben romantik bir erkek istiyorum, özel günlerde de normal günlerde de bir çiçek almak çok mu zor? Düşünceli olmak çok önemli, yalan söylememek hep dürüst olmak çok önemli. Çünkü o yalan illaki ortaya çıkacak bir gün. Ne kadar bir seyi gizlerseniz o bir gün ortaya çıkar. Tatilde gözlemlediğim çiftler mutlulardı, umarım bir gün bende çok mutlu olurum.

Biricit; tatil evliliği yapacak çok kararlı:)

8 Temmuz 2014 Salı

Kaybeden Dostlar, Aşklar..


Bir zamanlar bir arkadaşım demişti ki:'Neden blogunda özel hayatınla ilgili detaylıca yazıyorsun? Dostlarında görüyor, düşmanlarında. Dostların belki üzülür ama düşmanların sevinir yazdıklarına', bende ona demiştimki: 'Benim için dostumun da düşmanımın da ne düşündüğü önemli değil, ne düşünürlerse aynısını yaşarlar, iyiyse iyi kötüyse kötü' demiştim. Blogumu ilk açtığımda neredeyse 3 yıl civarı öncesinde kimse bilmiyorken, o kadar rahat yazabiliyordum ki, şimdi dost düşman herkes biliyor, o yüzden kasıyorum kendimi yazmıyorum. Nedeni bu; şu an düşünüyorum düşmanlarım da okuyorlar mı yazdıkları mı? Belki de gülüyorlardır.. Eski sevgililerim cidden de okuyorlarmış. Hatta birkaç ay önce blogumu bulan birisi; yazdıklarımı hep kendime göre anlattığımı bile söylemişti:) Herkes kendi yaşadığını bilirmiş, hissettirdiğini bilmezmiş ama hissedilenler de unutulmazmış belki de ondan. 

Benim hakkımda kötü şeyler mi yazdın? İyi şeyler yaşatsaydın onlardan bahsederdim burada. Yazmak zorunda mısın? Yazma! Yazmak zorunda değilim ama içimi dökmem gerek çünkü beni dinlemediniz! Anlamaya çalışmadınız, hep siz haklıydınız, ben hep haksızdım.. Benimle aynı şeyleri yaşayanlar var belki de; burası bir terapi yeri gibi yazınca rahatlıyorsun! Zaten aylarca, yıllarca sustum artık konuşmam gerek! Belkide yaşadıklarımızdan dersler alanlar olacak burada.. Neden kimse karsısındaki kişinin yerine koymuyor kendini, niye empati denilen seyin varlığından habersiz herkes? Neden hep ben haklıyım ben haklıyım diyor? Neden hep birisinin dediği şeyi yapmak zorundayız? Neden bir orta yol bulup uyum içinde yaşamıyoruz, illa ki birilerinin kaybetmesi mi gerek? Aşkını, sevgisini, dostunu, istediklerini, hayallerini,  iyi niyetlerini kaybetmesi gerek öyle mi? 

İlla ki birileri kaybedecekse o zaman kalp kıranlar kaybetsin! Vicdanı olmayanlar kaybetsin! Dostunu, sevgilisini kullananlar, arkadan iş çevirenler kaybetsin! Kendini herşeyden üstün gören, aklının karsısındaki insandan çok olduğunu düşünen, akıllıyım diye geçinipte beş para etmeyen akıllarını  yaptıkları hatalarda kullanamayıp; ona buna akıl vermeye çalışan ego manyakları kaybetsin o zaman gerçek dostluğu! Dostunu sömürenler, dedikodu yaparak etrafına kötüleyenler kaybetsin o zaman! Arkadaslığını, dostluğunu, aşkını sanki karşı taraf için bir lütufmuş gibi görüp, karsısındaki insanı aşağılayanlar kaybetsin o zaman! Kalbini kırdığını söylediğinde; evet kalbini kırdığımın farkındayım bilerek yazıyorum bu sözleri diyerek seni daha da kıranlar kaybetsinler o zaman! Kendisine verilen değeri anlamayanlar kaybetsin o zaman! Hayatında değer görmemiş ve sizin ona haketmediği değeri verdiğinizde bir tarafları kalkan insanlar kaybetsinler! İnsanları kınayıp, kendi daha beter şeyler yapanlar kaybetsin! İşiyle kariyeriyle başarılı olup yeterli olgunluğa ulaşamayan ve sizi alt seviyede sanan insanlar kaybetsin! Seviyormuş gibi yapıpta aldatanlar kaybetsin o zaman! İnsanların duygularıyla oynayanlar kaybetsin!

Sizi gerçekten sevmeyenler kaybetsin! Çünkü gerçek dostluk, gerçek aşk nedir biliyor musunuz? Gerçek dostta, gerçek aşıkta ve  gerçek seven insan da sizi her halinizle olduğunuz gibi kabullenen kişidir. Sizi doğal halinize, mesleğinize, paranıza, kıyafetinize, fiziğinize, özel ilişkilerinize göre değerlendirmeyen, kalbinizi ve ruhunuzu tutsak etmeyen, sizi gerçek ve saf bir sevgiyle seven dosttur, aşıktır, sevgilidir. Bunun ötesindeki kişiler ve ilişkiler gerçek aşk ve gerçek dostluk değildir. Sadece menfaattir, yalandır, kullanmadır, değer vermenizi sömürmektir... 

Ben hiç bir zaman bir dostumu ya da aşkımı kaybetmedim. Sadece dost gibi görüneni, aşk gibi görüneni gerçeğinden ayırmayı anladım..

Biricit derki; kaybeden ben değilim sizsiniz..


1 Ocak 2014 Çarşamba

diyemezsin de dersin işte.. ahh bu ilişkiler..


Sana bağlandım deli gibi diyemezsin de; ben bağlanmak üzereyim sana o yüzden bitsin dersin..
Seni çok özledim diyemezsin de; biliyorum dersin..
Seni seviyorum diyemezsin de; seni görmek istemiyorum dersin..
Seni kıskanıyorum diyemezsin de; tamam haklısın dersin..
Beni üzüyorsun diyemezsin de; peki dersin..
Geniş değilim diyemezsin de; olabilir dersin..
Gizlilikten, gizemden hoşlanmam diyemezsin de; doğru söylüyorsun dersin..
Beni aldattığından şüpheleniyorum diyemezsin de; telefonunu bir daha kapama dersin..
Bana değer vermiyorsun diyemezsin de; benim için çok değerlisin dersin..
Romantik değilsin diyemezsin de; ben zaten hiç romantik değilim dersin..
Senden kaçamıyorum diyemezsin de; gidiyorum artık hayatından dersin..
Senin yüzünü görünce, sesini duyunca dayanamıyorum diyemezsin de; yüzünü bile görmek istemiyorum dersin..
Senin yanında olmak istiyorum, beni bırakma diyemezsin de; sen ancak onlara layıksın.. dersin..

Ben seni aldatıyorum ya da ona da bir şeyler hissediyorum diyemezsin de; sadece arkadasız mecburen dersin..
Ben aslında bir ilişki istemiyorum diyemezsin de; seni istiyorum dersin..
Ben aslında seni istemiyorum diyemezsin de; buluştuğumuz da şunu da yapalım bunu da yapalım dersin..
Aşık olamam sevemem ben kimseyi diyemezsin de; sevilmeye ihtiyacım var benim dersin..
Ne istediğimi ben bile bilmiyorum diyemezsin de; trip yapma, huzur ver bana dersin..
Ben sana değer vermiyorum diyemezsin de; karışma bana, ben böyleyim mecbur muyum? dersin..

Neden bunları dersin? Diyeceklerini desen keşke daha güzel olmaz mı? Herşeyi dürüstçe söylesen, karsındakini de üzmemiş olmaz mısın? Boş yere umutlanmaz o zaman ya da pişman olmaz bazı şeylere. Bazen anlatacağımız şey farklı, söylediklerimiz ise çok farklı oluyor, diyemiyoruz gerçekleri..Yanlış ilişkilerde genelde bir taraf gerçekten sever, diğer taraf ise; sevmeyen taraftır. İşte bu yüzden de bu ilişkiler belli bir yere kadar ilerleseler bile bir yerden sonra ilerleyemez ve biter. Biten bütün ilişkiler gerçekten de yanlış ilişkilerdir, çünkü bir taraf ilişkisi için bir şeyler yaparken diğer taraf hiç bir şey için çabalamaz. Umursamaz, önemsemez karşısındaki insanı. Karşı taraftan beklediğiniz ilgiyi, değeri, sevgiyi ve emeği görmediğinizde ise ilişkide çatırdamalar başlar, tartışmalar, kavgalar ve beklenen son: ayrılık.. İlişkiyi sadece bir taraf mı yürütecek, iki kişinin emeği olması gerekmez mi? Bazen tatlı sürprizler(bir çikolata,bir ufak hediye, bir parfüm, kalpli notlar), yeri geldiğinde yapılan güzel iltifatlar, bazen güzel bir bakış, bazen gereken yerde gelen kocaman bir özür dilemek, ona çiçekler almak mesela, daha da sayılabilir belki de bir ilişkiyi canlı tutmak için bir sürü şey yapabilirsiniz. Ama sürekli kendiniz bir şeyler yaptıkça -tamam bir insanı mutlu etmeye çalışmakta harika bir duygu- karşı taraftan hiç bir şey görmediğinizde 'ne işim var benim bu ilişkide, ne yapıyorum ben böyle?' demez misiniz?

Mutsuz olduğu bir şeye kim devam eder? Hele ki saygısızca davranıslar varsa, küçücük istekler yapılmıyorsa bile.. Hep karşındaki insandan saygı bekleyip, kendisi hiç karşısındakini önemsemeyen insanlarla karşılarsanız ve genelde yanlış ilişkilerde bu oluyor, ayrılmaktan başka çareniz kalmaz.. Çünkü insanlar kendilerini değerli hissetmek ister, hayatında olan kişinin ona saygı duymasını onu sevmesini, herseyden üstün tutmasını ister, hareketleri ile değer verdiğini göstermesini ister. Kendinizi değersiz, işe yaramayan bir şeymiş gibi gördüğünüz bir ilişkide kim yer almak ister? Hersey karsılıklı değildir, bir insanı mutlu etmek bu kural arkadaslıkta geçerli.. Sevgi de, aşkta hersey karsılıklı olmalı yoksa üzülürsünüz..hem de çok..

Biricit net insanlarla; net kadınlarla ve net erkeklerle karşılaşıp mutlu olmanızı diliyor..

23 Aralık 2013 Pazartesi

2013'ten Neler Öğrendim?


2013 yılı özellikle içinde 13 rakamı geçtiği için mi bilmiyorum ama bana pek yaramadı. Çünkü 13 rakamını zaten sevmiyorum, çift rakamları daha çok severim :) Bu da bir takıntı belki de:) 2013'ün son günlerinde yaşadığım yılın muhasebesini yaptım, düşündüm, düşündüm hatalarımı bulmaya çalıştım veya başıma gelenlerden ders aldım mı diye düşündüm. 2013 benim çok şeyde sınandığım bir yıl oldu. Dostluklarda sınandım, aşkta sınandım. Sabır da çok sınandım. Meğer ben çok sabırlıymışım, içime çoğu şeyi atabiliyormuşum, dışa yansıtmıyormuşum ki yansıttıklarım yaşadıklarımın yarısı bile etmez. Belki de kendimi yanlış ifade ettiğim, yanlış anlamalara, yanlış insanlara, yanlış düşüncelere, yanlış duygulara kapıldığım bir yıl oldu benim için.. Dostlarımda sınandım, evet.. Kimin gerçek dostum olup olmadığını gördüm bu yıl içinde, kimin düşmanım olduğunu gördüm diyemem çünkü düşmanım olacak insanlar tanımıyorum, tanımadım ve tanımayacağım. Dostumu ve dostum olamayacak insanları gördüğüm bir yıl oldu benim için. Çünkü; herkes herkesin dostu olamaz, bazı dostlukları her bünye kaldıramaz, samimi görünmek kolaydır da; iş gerçekten samimi olmaya gelince; egosuyla başbaşa kalır insan..İşte o zaman gerçek yüzünü görürsünüz insanların, aşkınızın veya dostunuzun..

Aşkta da sınandım, evet.. Ama yanlış insanla sınandım. Hani bize öğretilenler vardı ya hani sevince yeterdi "öyle bir şey yok'u" öğrendim. Siz karsınızdaki insanı hatasıyla sevabıyla kabul edersiniz ya, yine de onu üzmek istemezsiniz, aslında bunun bana hiç yapılmadığını öğrendim. En çokta hiç sevilmediğimi öğrendiğim bir yıl oldu kendi adıma :) Sanırım kötü biri olmalıyım diye düşündüğüm bir yıl da oldu aynı zamanda. O kadar kötü olmalıyım ki bir türlü mutlu olacağım insan karşıma çıkmıyor diye üzüldüm, ağladım, verdiğim değer için kendime kızdım, kendime ağladım. Allah kimseyi -beni sevmeyen insanı bile-  yanlış insanla, ne istediğini bilmeyen insanla, onun vaktini çalan insanla karşılaştırmasın.. Neyi öğrendim peki? Karşınızda ki insana eğer ki o size ne kadar değer veriyorsa o kadar değer vermelisiniz'i öğrendim.. Sevmenin hiç bir şeye yetmediğini de öğrendim, eğer karsınızda ki kişi yanlış insansa veya siz karsınızda ki insana göre yanlış insansanız; tüm bu yanlışlığın cezasını sevginize yüklememeniz gerektiğini ve mücadele edemeyen insanla hiç bir yere varılamayacağını öğrendim.. Sevgi ve aşk insanın içinden gelirmiş, kendini sevdirmeye çalışsan bile onun içinden seni sevmek gelmiyorsa; sevilmezmişsin'i öğrendim. Ve seni sevmeyen insanla da bir yere varılamayacağını öğrendim.

Bumerang gibi attığında geri dönen insanlar gördüm, 2013'te 6 yıl önceki eski sevgilim geri dönmüştü ama ağzımın payını yıllar öncesinden aldığımdan dolayı ağzının payını iyi verdim demek ki tarihe gömüldü:) Eski sevgililerden bir halt olmadığını daha da iyi öğrendim 2013'te.. 

Kabul ediyorum, itiraf ediyorum ki 2013 berbat bir yıl oldu benim için, 2014 ne getirir bilinmez..




2013'te güzel şeylerde öğrenmedim diyemem.. Güzellikleri de oldu,sürprizler, ani mutluluklar, güzel haberler, çoğu arkadasımın çoluk çocuğa karısması, annemi daha çok sevmem, biraz daha olgunlastığımı hissetmem (bu iyi mi kötü mü bilemedim şimdi), annemin, arkadaslarımın gercek dostlarımın yanımda olması ve onların beni gercekten, cıkarsızca sevmelerini bir kez daha öğrendim ve bence en güzeli de buydu.. 

Peki Sen 2013'ten Neler Öğrendin?

Biricit derki; 2014'ten sevgi ve mutluluk istiyorum, sevilmek, sevilmek ama gerçek sevgiyi..

2 Aralık 2013 Pazartesi

Sevgilisiyle Görüşmek İstemeyen Erkekler,Evlilik,Doğum Günü, Çiçekler ve Depresyon


Kasımda aşk diye birşey yok ama aralıkta çok soğuk hava diye bir şey var diyerek yazıma başlıyorum, kar gelecekmiş yakında! Kardan da olsa adam göreceğiz bu da güzel!Sosyal mesajımı da yazımda belirttiğime göre yazıma başlayabilirim. Taksim'e hafta sonu bir sinirle, depresyonumuzdan kurtulmak için en yakın arkadasımla gitmeye karar verdik. Her yeri ıslak hamburger olarak gördüğüm nadir anlardan biriydi, çünkü Taksim'e ne zaman gitsem o ıslak hamburgerlerden yerim, her zaman şaşmaz bir kuralımdır. Ama depresyonda sanırım daha çok yiyesi geliyor insanın. Bir gün içinde depresyona girer mi insan girebiliyor, güzel baslayan bir sabah veya öğlen sonunda yine de girebiliyor insan birkaç saniye bile yetiyor. Kursa bile moral bozukluğu içinde gidip hicbirsey anlamadan hayalet gibi gittim ve geldim, kurstayken saat 3 gibi arkadasıma mesaj yazdım o da sağolsun sanırım ömürlük dostlarımdan, iş çıkışında bulustuk, moralinin en bozuk olduğu, ağlamak üzere olduğun anlarda yetişen dostlarının olması ne güzel bir şey..

İkimizde depresyondayız zaten birimiz çıkarken diğerimiz giriyoruz, nedeni ise karşımıza çıkan erkekler. Ya bir erkek neden kız arkadasıyla görüşmek istemez, zaten bir pazar izni var, hafta içi çalışmaktan çıkamıyor, cumartesi bile zar zor çıkabiliyor işten ama bir hafta görmediği kız arkadasını görmek yerine neden erkek arkadaslarıyla bulusmak ister bir erkek? Yani o kızı istemiyordur ya da hayatında baska birisi vardır. 


24 Ekim 2013 Perşembe

İlişkilerde Aşk Üçgenleri ( şekilli anlatım )


Biricit ile Aşk Geometrisi derslerine hoşgeldiniz :)) Konumuz: Aşk üçgenleri, dörtgenleri, beşgenleri.. Artık ne çeşit aşklar yaşanıyor öyle değil mi düşündüğünüz zaman?Dörtgenleri, beşgenleri bilemeyeceğim ama üçgenlerle çok sık karşılaşır oldum, hem kendimden hem de çevremden. Ben de herkese bir anlatayım detaylıca da herkes öğrensin, şekilli olarak anlatayım, aslında öğretmen olmalıydım belkide diye yazacağımı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, tamamen duygusal nedenlerle yazıyorum 'aşk' hakkında..:) Aşk belkide geometri ile açıklanabilecek bir bilim dalı olmalıydı; üçgenler, kareler, dikdörtgenler, daireler ( daireye kimin gireceği meçhul)... Aşk üçgenlerini şekilli anlatmak istedim, şekillerimiz; Vasfiye Teyze, Baaddin ve Google'dan da iki tane üçgen görseli buldum, şekillerimiz bu şekilde.. Aşk neydi; aşk emekti,aşk dürüstlüktü, aşk iki doğrunun kesiştiği noktaydı, o yerdi evim sensindi bence.. 


*İki kadın Bir Erkek Aşk Üçgeni: İkiz kenarları birbirine eşit olan
iki düzlem;iki kadın,dümdüz olan doğru da aradaki de erkek. Erkek çok çapkın olduğu için; bir kadınla yetinmez, illa ki elinin altında birkaç çeşit kadın olmalı, genelde facebook gibi mecralarda avlanmayı seçen bu erkek türünün, en belirgin özelliği sizi iltifatlara boğmasıdır. Bir nevi yalanlara boğar sizi ki etkileyebilsin. Diğer kadın da melul melul sevilmeyi beklerken, hipotalamusu kopasıca bu erkek türü sadece sevişmeye odaklıdır. Hormonları hangi tavana vuruyorsa artık; kadınlarla başka konudan konuşamamaktadır. Gün gelir; tesadüfen karşılaştığı kadın, iş arkadaşının okul arkadaşı çıkmasın mı? Tabii bizim saf kadınımız 'eneeee kısmet ayağıma kadar gelmiş, bir overlok makinesi bir de bu kısmet insanın ayağına geldi mi tepmemeli, herkes kaderine boyun eğmeli' diye düşünür ve facebooktan hormonlu adamla sohbet etmeye başlar. Aradan zaman geçer bir bakar ki; adamda bir tuhaf hareketler, yazdığı mesajlara cevap vermemeler, saf kızımız aslında pek saf değildir; şüphelenmeye başlar ama akıl edipte ortak arkadaşlarına soramaz, çocuk işinden gücünden olur diye düşünür. 


Zaman ilerler; saf kız, hormonlu adamın yalanlarını bulur ve kafasına dank eder; 'eneeee bu hormonlu adamın sevgilisi var' diye düşünür ve bir daha görüşmemek üzere, sanal sevdasına veda eder.. Adam inatçıdır, telefonuna mesajlar yazmaya devam eder, bir türlü anlayamaz; kadının herşeyi öğrendiğini.. Aşk üçgenine devam etme niyetindedir, ama saf kızımız bu niyette değildir. 


Neden sevgilisi varken başka bir kadını daha ister bir erkek? Hormonlar yine baş köşede.. Bunlar hep hormonlardan.. Peki diğer kadın napıyordur acaba, hala sevgilisi ile ilişkisini facebooka yazamamış, adam kendini herkese sevgilim yok diye tanıtıyor, onların ilişkileri de bitmeli bence, akıllı olsa iyi eder.. Her kadın saf kız kadar vicdanlı olmayabilir..


*İki Erkek Bir Kadın Aşk Üçgeni: İki erkek ikisi de ikizkenar veya eşkenar olsunlar, kadın da dümdüz ya da aynı ölçülerde olsun bu ilişki türünde. Kadın çok kararsızdır, iki erkek arasında kalmıştır, birini seçemiyordur bir türlü, kimi seçse mutsuz olacağını düşünüyordur. Ya da hangisiyle mutlu olacak ki; ikisini de sevmiyordur aslında birisi çekici birisi daha masum, birisi çalışkan birisi tembel, hoşlandığı iki erkeğinde kendine göre iyi yönleri kendine göre kötü yönleri vardır, ikisinde de bir şeyler eksiktir ama kadın ikisini de hayatından çıkaramıyordur. En iyisi ikisiyle de arkadaş kalması belki de en doğru karar budur. İkisiyle de sevgili olan kadınlar yok mudur, belki de vardır ama kadının öyle bir niyeti yoktur, o prensini bulmak istiyor, belki de ikisi de prensi değildir, prensinin kim olduğunu nasıl anlayacak bu kadın? 


Evet Aşk Geometrisi dersimiz bir soru ödevi ile sona erdi, Prens aday adayınızın gerçek prens olup olmadığını nasıl anlarsınız,özellikle evli ve sevgilileri olanlara soruyorum:))

Sonu olmayan bu ilişkiler yumağını Garfield bile çözemedi, Biricit ne dese boş..:)

15 Ekim 2013 Salı

Mutlu Bayramlar Dilerim :)


Ailen ile veya sevdiğin insan ile yapılan bir bayram sabahı kahvaltısı kadar güzel bir şey sanırım yoktur dünyada:) Ya da dostlarla içilen bayram kahveleri.. Neşeli sohbetler eşliğinde, gülücüklerin havada uçuştuğu bir bayram öğleden sonrası kadar güzel bir öğleden sonra bulamazsınız bence:)  

Bayramları 16 yıldır babamı özlediğim için zor geçirsem de; yaşadığım eski bayramları özlesem de,yine de bir bayramı görmek sevinç verici.. Blogumu izleyen bütün herkesin bayramını en içten dileklerimle kutlarım, Kurban Bayramımız mübarek olsun, mutlu, huzurlu, bol bol gülmeli,eğlenceli, yardımlaşmalı, neşe dolu nice nice bayramlara..:)

En çokta; bekarların, evlenmek isteyen bekarların, evlenmek istemeyen bekarların, evli olanların, evli olup çocuk sahibi olanların, çocuk sahibi olmayan evlilerin,şeker-çikolata-harçlık üçlüsünü isteyen mini mini miniklerin, çikolataaa diye inleyen koca koca bebeklerin (ben oluyorum), hanım hanımcık evinde oturanların, ellerini öptüren büyüklerin,gezmelere gidip bol bol gezenlerin, gezmelerde el öpenlerin, bir kahvenin kırk yıl hatırı olduğunu bilenlerin, cebinde ki son parayla piyango bileti alanların, yalnız kalplerin,sevdiği insanlara kavuşamayanların, sevdikleri uzakta olanların, sevdiklerinin uzağında olanların,sevdiklerine sadece dua ile ulaşabilenlerin en çokta onların Kurban Bayramı mübarek olsun..

Biricit derki; bu bayram bir iyilik yapın sadece kendinizi düşünmeyin, birilerine iyilik yapmayı deneyin, belki de bazı şeyler değişir..


QR Cosmetics ile yaptığımız çekilişimizde ki bayram hediyelerimizi görmediyseniz; buradan alayım sizi :)

17 Aralık 2011 Cumartesi

Facebookta Aşk Var mı?


Facebookta ne haltlar yedim?
Öncelikle her girişimde onu bulmaya çalıştım,bulamadım.Herkesi buldum ama o yoktu,ama görmüştüm onu,hatta o göstermişti facebook bu diye.İki yıldır sevgiliydik msnni bile bilmiyordum,bilsem ne olacaktı benim kendi msnim bile yoktuki?
İlk msnim kendi adım soyadımla tabii,ama görünen ismim Bridgette Jones,bütün msn arkadaslarım yanı en yakınlarım bana biricit derler,beni ona benzettikleri için bu adı kullanmak hoşuma gitti ve biriciti cok sevdiğim için(filmlerinden).Herkes birbirini eklemeye basladı,okuldaki arkadaslarımı buldum,ilkokul,ortaokul,lise,üniversiteden zaten bir arkadasım var görüştüğüm,okula pek gitmezdim üniversitede calısmaktan,gezmekten fırsat kalmamıstı,ikinci öğretimde yoklamada yoktu sınavlara gırıyordum sadece.
Doğal olarak üniversitede cevrem pek olamadı.Ama üniversitedeki arkadaslarımın bazılarınıda tesadufen buldum.(facebooktakı bır uygulamada o anda onlıne olan kısılerı goruyorsunuz,sohbet edıyorsunuz,dusunun yanı yalnızlıktan nerelere saldırmısım,ordada bula bula okuldakı arkadaslarımdan bır cocuğu buldum sansa bak onada bır rezıl oldum,bızım bolumdekı bır kac tanıdığımıda onun facebookundan bulmustum)
Eski iş arkadasları falan eklemeye basladı,derken bir arkadasım sureklı resımlerıme yorumlar yazıyor,beğenıyor,ozelden mesajlasmaya basladık.Bız calısırken ıkımızınde sevgılılerımız vardı,aılesının benı ıstemedığı sevgılım vardı benım,onunda Almanya'da yasayan bır sevgılısı vardı.Ve o zamanlar ona hıc o gozle bakmamıstım,hem sevgılım vardı hemde ısyerınden bırıyle sevgılı olmam.Ama artık ıkımızınde sevgılısı yoktu,aynı ısyerınde calısmıyorduk,farklı ıslerımız vardı,derken hoslanmaya basladık H. ile sevgılı olduk,oda muhendıs (orman muhendısı buradan cağrısım yapmalıydı aslında odun olduğunu anlamam gerekıyordu)
O iş için bir yerlere gidiyordu,bana hedıyeler alarak gerı gelıyordu,sürekli mesajlasıyorduk,ısyerıme uğramıstı bırgun sırf karnım ağrıyordu dıye bana ılac getırmıstı,beni değişik hiç gitmediğim restoranlara götürüyordu,sevmek uzeredeydım aslında onu ıyı bırıydı,sürekli işten beni almaya gelirdi aksamları,bizim iş arkadaslarımız  oğrenmıslerdı tabıı hepsı bana cok yakısıyorsunuz,ınsallah bırıcıt evlenırsınız dıyorlardı.
Ama o evlenmekten konu acılırsa hemen konuyu değıstırıyordu,ben ustune gıtmek ıstemıyordum baskı falan yapmak asla ıstemedım.Zaten iki ay,iki bucuk ay olmustu daha,o aniden 'sen daha iyilerine layıksın' ben evlenmeyı dusunmuyorum su an ıcın dedı,sanki adama evlenme teklifi ettimde,deli gibi ağladım mesajını okuyunca işyerinde,çünkü dedim ya aniden ayrıldık,eve gidip aksam facebooka baktığımda beni sildiğini gördüm.Birkaç gün sonra ben işyerinde iş kazası geçirdim,bu sefer başka bir yapımarketteydim merdivenden düştüm,reyona çıkmaya çalışırken merdiven kapandı,ben dümdüz yere çivilendim.Röntgenler cekildi,işyerimizin doktoru çok ilgilenmişti sağolsun,beni hastaneye götürdü,ilaçlar yazdı en önemlisi bir hafta kebap gibi evde izin yapmıştım..Süperdi valla evde yan gel yat osman bi haldeydim.
Tabii sinirimden kan beynime gitmio o sıralar,facebooka girmekten beynim sulanmış,dönüp dönüp onun facebookuna arkadaslarına bakıyorum.Onunla aynı isimde olan H2Q diyeyim ben kısaca(buradan şu anda nasıl olduğunu görebilirsiniz) onu ekledım,ıkı kısıyı daha ekledım aynı anda,bırı hemen kabul ettı sazan,diğerı kımsınız dıye mesaj attı,H2Q da hemen kabul etti,o kabul edince diğer mesaj atan kişi aa sen bizim okuldansın sanırım H2Q ve sazanda lıstendeymıs dedi oda kabul etti bende onu silip engelledim,planlarıma mudahale edebılır bır lavuk havası sezmıstım.Ne planıydı ki bu? İNTİKAM...
Yanıp tutusuyordum,beni nasıl terkeder kafam almıyordu,onun arkadaslarını tavlayıp ondan ıntıkam almalıydım.H2Q ıle konusmaya basladık,diğer sazan İzmirde yasıyordu,o yuzden pek muhatap olmadım onunla.
Ama diğeri çok seker espriler yapıyordu,msnden konusuyorduk sureklı 24 saat derecesınde,anlattım ona iyi biriydi intikam için kıçımı yırtmıştım ama kimseye zarar veremezdim,yapamıyordum yani,söyledim zaten akıllı bir adamdı.Oda tuhaf bir sekılde ekledığımı anlamıstı,H hakkında konustuk eskı sevgılısı olduğumu anlattım,terkedıldığımı.Onun üniversiteden arkadasıymıs,pek görüşmüyorlarmış arada okul arkadasları toplanınca görüşürlermiş.Bulusmaya basladık,o benden hoslanmaya ben ondan hoslanmaya basladık ve sevgili olduk..
Beni gitmediğim yerlere,değişik mekanlara götürüyordu.Derken onun da tayini çıktı (!)  memur değildi tam sevinmiştim normal bir ilişkim olacak diye,ama onun işyeri Sakaryaya tasınacakmıs,oda üretim müdürüydü, fabrika nerdeyse oda orda olmak zorunda,seneye nişanlanırız dedi,öbür senede evleniriz,bu senede sadece haftasonları görüşürüz,bende ona uzakta yaşayan biriyle bir ilişki yaşayamacağımı,sevdiğimle aynı şehirde yaşamak istediğimi, uzakta yürütemeyeceğimi anlattım.Ve gitti..
Yine facebooktan,msnden silmeler..ağlamalar..Sigara..sigara..sigara..

Bu yazıdan çıkarılacak sonuç:
-Mühendisler sizleri hep değişik,bilmediğiniz,görmediğiniz mekanlara,restoranlara götürürler.
-H. nin sonu: evlenmeyi düşünmüyorum dedi,şu anda evli.
-H2Q nun sonu: şu anda bir barbiesi var.bknz. fazla merak 
-Biricit: o şimdi bekar,hala bekar,hep bekardı.

Mutluluğu facebooktada bulamayan biricit nerede bulacak acaba?

resimler alıntıdır.

10 Aralık 2011 Cumartesi

Ofiste Aşk Başkadır


Ofiste aşk başkadır..

Çalıştığı işyerinde aşık olup evlenen o kadar çok arkadaşım varki.Genelde evlenen çiftlerin tanışma yeri işyeri veya okuldur.Eskiden görücü usulü diye birşey vardı,tabii artık öyle birşeyin olduğunu sanmıyorum.En azından çevremde falan görmedim.

Peki ben neden işyerinden kimseyi bulamadım? Çünkü ben çalışırken sadece işime odaklanıyorum,işyerinde birini sevmenin,aşık olmanın iyi birşey olmadığını düşünüyorum.Şöyleki ; eğer işyerinde biriyle çıkmaya başlarsanız kariyerinize zarar verirsiniz,işinize odaklanamazsınız,her işyerindede yasak olan birşeydir aslında.Aşkı yasaklamakta çok ilginç birşeydir sanki insan kimi nerede seveceğini seçebiliyormuş gibi.Eğer işyerinde biriyle sevgili olursanız,sürekli onun çevresindeki insanları gözetlemeye başlarsınızki benim gibi araştırmacı gazeteci bir kişiliğe sahip biriyseniz zaten twitteriydı,msnydi,facebookuydu araştırıp araştırıp zaten bokunu çıkaran bir yapıdaysanız yandınız ! Onu işyerinde başkalarıyla konuşurken,işini yapmaya çalıştığını bildiğiniz halde kıskanırsınız.



İşyerinde sizin dedikodularınızı yapmaya başlarlar,dedikoduda en sevmediğim şeyler arasındadır,o yüzden bana göre değil işyerinde aşk olayı.Çünkü ben kendimi biliyorum hem onu kıskanırım,hem işyerindeki dedikoducularınında ağzının payını veririm,bu seferde kötü olan ben olurdum.Mesela sevgilinizle tartıştınız,kavga ettiniz,ertesi gün yine işyerinde karşılaşıyorsunuz.Yada diyelim anlaşamadınız ve ayrıldınız,hergün işyerinde onu görmek size acı vermez miydi? Yada ilişkiniz ilerledi ilerledi ve evlenmeye karar verdiniz.Şimdi ne olacak?Birinizden birinin işyerinden ayrılmanız gerekiyor,çünkü aynı işyerinde evli çiftler çalışmıyorlar tabii işyerinin sahibi patronu falan değilseniz.Ya zaten evli olupta aynı işyerinde çalışmakta insanı bunaltır yaa o ne öyle,eve git işe gel aynı yüz,çokta huzurlu bir ilişki olmaz.Bu açılardan baktığımda işyerinde biriyle sevgili olmak bana olmayacak bir ihtimal olarak geliyor,asla yapamam.Ama bu şekilde ilişki yaşayanlarıda kınamıyorum hatta alkışlıyorum iyide yapıyorlar bence.Ama tehlikelerinide farketmelerini ona göre davranmaları gerektiğini düşünüyorum.

Bir mağazada çalışıyorsanız mesela nişanlandıysanız,birinizi farklı bir mağazaya gönderiyorlar.Evlenince aynı mağazada çalışmanız yasak.Bu şekilde evlenen çok yakın bir dostum var ve çok mutlu oldu.Şu andada bir kızları var,gerçi arkadaşım evlendikten sonra tazminatını alıp işten ayrıldı,çalışmayı seçmedi ama çok mutlu Allah bozmasın.Darısı bütün bekarların başına,tabii benim gibi cesaretsizseniz zor :)

Not:Bu hafta izlediğim filmleri size aktarmak istedim,kesinlikle izleyin.
Musallat 2: Benim gibi korku,gerilim filmi fanatiğiyseniz Türk filminden korku filmi mi olur,çok saçmalıyorlar hayatta izlemem diye düşünebilirsiniz.Çünkü bende öyle düşünmüştüm.Ama bu sefer Türk sinemasında gelişmeler olmuş,biraz daha gayret ve çalışmayla bence güzel filmler yapabiliriz.Musallat 2 de ürktüm,gerçekten korku öğeleri var ve olayın gerçek olmasıda insanı etkiliyor.
Dedemin İnsanları: Romantik,duygusal,dram filmlerini sevmem aslında,arkadaşımın çok yoğun isteği üzerine izledik filmi.Konunun gerçekten yaşanmış olması,anne tarafımın da göçmen olması,belkide yaşarken gördüğüm anneannemin ve babaannemin hayatlarıda böyle miydi?diye düşündüğüm,hayatım boyunca göremediğim iki dedem içinde izledim filmi.Dedelerimi tanımak isterdim,bir kezde olsa görmek isterdim,Allah ikisinede rahmet eylesin.Çetin Tekindor'un oyunculuğu zaten harikaydı.Filme girerken arkadaşıma 'sen ağlarsın şimdi hehehe' diye dalga geçerken,filmi izlerken ağlamaktan helak oldum.Fevkaladenin fevkinde bir film ailecek izleyebilirsiniz.

Ağlamaktan helak olan biricit,efkarlanıp bir sigara daha yaktı ve tvdeki dizilerini izlemeye gitti.
resimler alıntıdır.