röportaj etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
röportaj etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Haziran 2022 Perşembe

Doç. Dr. Şevki Işıklı ile Kuantum Yaşam Felsefesi üzerine Röportajımız



Herkese güzel enerjilerle dolu, iyiyi çektiğimiz ve iyiyi çoğaltmış olduğumuz günler diliyorum. Kuantum Yaşam Felsefesi Eğitimi almış olduğum değerli eğitmenim; Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şevki Işıklı bugün röportaj konuğum. Bir bilim insanı ve filozof olan Doç. Dr. Şevki Işıklı ile 'kuantum dünya görüşü' , 'kuantum yaşam felsefesi' üzerine çok keyifli bir röportaj yaptık. Kuantum Fiziği çalışmaları ile Nobel Ödülü almış Richard Feynman'ın 'Kuantum fiziğini anlamıyorsanız üzülmeyin çünkü kimse anlamıyor.' sözü ile aydınlanma yaşayacağımız röportajımıza başlarken; çok şaşıracağınız bir konuyu konuşacağız, üzerinde düşüneceğiz.


Herkes kuantumdan bahsediyor. Kuantum maneviyatla zengin olan NLP eğitmeleri çıktı geçen günlerde, sosyal medyada çok tartışıldı. Klasik çağdan kuantum çağına mı geçtik? 

Bilim insanları 17. yüzyıldan itibaren Newton’ın Principia adlı eserinin bir özetini yaptılar, kendi araştırmalarında Newtoncu unsurları göstermeye çalıştılar. Klasik mekanik, popüler biçimde Newton fiziği diye bilinir. Bu fizik basittir, üstelik sağduyuya uygundur. Üç hareket yasası ve yer çekimi yasasından oluşur. Newton’un evreni düzgün, yasalara uyan, tahmin edilebilir, kontrol edilebilir devasa bir makinedir. Bugün modern zihin dediğimizde de bu güçlü neden-sonuç zinciri şablonu akla gelir. Newton’dan sonraki neredeyse herkes bu şablonu kullandı. Psikolojide Freud, sosyolojide Comte, siyasette Locke, ekonomide Adam Smith, yönetimde Taylor böyle yaptılar.  

Klasik mekanikte bir sorun mu vardı ki kuantum mekaniği bu kadar popüler oldu? 

Öncelikle uzun süre sorun olduğu anlaşılamadı. Ne fizikte ne de yol açtığı dünya görüşündeki sorunlar ayyuka çıkmadan fark edilebildi. Çünkü başarısı muazzamdı. Elimizi aya kadar uzattı. Fakat Heidegger gibi filozoflar, klasik mekaniğin yol açtığı sosyolojik gerçekliği patolojik buldular. Yaşanan dünya savaşlarından klasik fizik paradigmasını, ona dayanan modern dünya görüşünü sorumlu tuttular.  

Newtoncu düşünme biçimi, içinde hiçbir gizemin ve metafiziğin olmadığı, modern denilen bir yaşam tarzına yol açtı, halk da buna katıldı. Endüstri çağı, aslında bir makine çağıydı. Ve insanlık tarihinde, o güne değin eşi görülmemiş, muazzam bir ilerleme ve zenginlik sağladı ancak varoluş biçimimiz, varlığı algılama tarzımız ve inandığımız değerlerle ilgili bugün hala uğraştığımız devasa sorunlara da yol açtı. İklim krizi, aşırı nüfus artışı, küresel eşitsizlikler, sömürgeler, yiyecek ve su kıtlığı, doğanın tahrip edilmesi, çevre kirliliği, doğal kaynakların tükenmesi, popülist siyasetler, bölgesel ve küresel savaşlar, göçler, siyasi çalkantılar, ekonomik krizler… Her fail-i meçhul suçu bir zanlıya yüklerseniz günah keçisi mi bu dersiniz ama başka suçlu bulmak mümkün olmadı.  

Einstein’ın görelilik fiziği, uzay ve zamanla ilgili yeni yorumlar getirse de mekanik evren tasavvurundan taviz vermedi. Kaos kuramı da aynı şekilde.  

Bohr’un kuantum mekaniği, yeni fizik diyebileceğimiz tek teori oldu açıkçası. Görelilik veya kaos teorisinin felsefi arka planı, kuantum mekaniği kadar güçlü bir potansiyel taşımaz. Evreni karmaşık, belirsiz, öngörülemez ve kendi kendine organize olan bir bütün olarak tanımlayan, içinde özgür iradeye, faillere ve aktörlere yer veren tek kuramdır. Ne kaos ne de görelilik fiziği, yeni teknolojilere yol açmadı, sadece kuantum fiziğinin radikal teknolojik yeniliklere açık olduğunu bilmek şaşırtıcıdır.  

Devrim niteliğindeki 5G teknolojisini sağlayan silikon çip, kuantum hesaplamaya bağlıdır. Silikon çipler, endüstri çağını da Newton çağı da geride bıraktığımızı gösterecek. Kuantum mekaniği, yeni bir kuantum paradigması yaratıyor. Yeni sosyal teoriler, psikolojik araçlar ve kuantum teknolojileri gelecek, geliyor. 

 

Klasik mekaniksel dünya görüşünü biraz daha açar mısınız? 

İlk atom teorisi, İsa’dan önce yaşamış Demokritos'a aitti. Newton fiziğini aynı atomcu anlayışı bilimsel bir temele oturttu. Öyle hüsn-ü kabul gördü ki bu atomcu görüş, insanlar kendilerini, toplumsal kurumları, vücut parçalarını, zihni, sektörleri, ulusları atomik unsurlar olarak kabul ettiler. Atomcu görüşü çatallandırarak sürdüren Descartes, yıkıcı sonuçları olan kritik bir ayrım yaptı. İnsan ile doğa arasında bir ayrım koydu. İnsanın düşünen bir ruh taşıdığını iddia etti. Doğanın ise yer kaplayan atomlardan oluştuğunu söyledi. Böylece insan, doğa üzerinde tam bir aktör olmak için gereken felsefi dayanaklara kavuşmuş oldu. Doğa artık insan tarafından kullanılabilecek, üzerinde tasarruf yapılabilecek bir kaynaktır. İnsan özsel olarak doğadan ayrıdır çünkü. Benden ayrı olana karşı sosyolojik şiddete de kaynaklık etti bu modern görüş. Tanrı, insandan ayrı bir yapıda olduğundan insandan uzaklaştırıldı; bilinemez, kavranamaz, hissedilemez metafizik bir gizeme dönüştürüldü. Halbuki her şey, özce bir ve aynı kaynaktan gelir. Periyodik tablonun gizemi diyelim buna, çok havalı görünüyor. Bu havalı bütünlük ve birlik anlayışını kuantum mekaniği yeniden canlandırıyor. Ayrım bir yanılsamadır. Einstein, fiziksel parçacıkların ve parametrelerin birbirinden bağımsız, ayrık olmaları gerektiğinde ısrarcıydı. Halbuki evrende her şey, birbiriyle organik bir etkileşim içindedir. 

7 Nisan 2022 Perşembe

Tuğba Dedeoğlu Demir ile Kitaplar ve Yayıncılık Üzerine Röportajımız



Çok güzel haberler aldığımız, kitaplarla iç içe olduğumuz, yeni şeyler öğrenip kendimizi geliştirdiğimiz günler diliyorum. Ceres Yayınları ve Zencefil Kitap Kurucusu, Lider Kadınlar programı yayıncısı ve sunucusu, Özüm 10.000 Kadın Girişimci Komitesi Başkan Yardımcısı Tuğba Dedeoğlu Demir ile çok keyifli bir röportaj yaptık.



- Başarılı bir kadın girişimci olarak; Ceres Yayınları'nın hikayesini ve başarısını bize anlatır mısınız?

Bir çocukluk hayalimi hatırladığımda artık yayınevi kurma vaktinin geldiğini düşündüm. Hatırlamak, yola çıkmanın ilk adımıydı. Hayalim sadece bir yayınevi olmak değil; sanatta, iş dünyasında, kişisel gelişimde hem faydalı yayınlar yapmak hem de etkinlik ve organizasyonlarla bu faydayı zenginleştirmekti. Amacım hep daha çok insana ulaşarak çözüm odaklı olmaktı. Bir tek kişi dahi “Şu sorunumu sizin yayınladığınız kitap çözdü” dese bana yeter diyerek yola çıktım. Şimdi bu mesajlar yüzleri hatta binleri buldu. Başarımızın en büyük etkeni elbette sevgili yazarlarımız; bunca harika içerik üreten, farkındalığı yüksek insanlarla yolunuz kesiştiğinde başarı, sadece bir kelime olarak kalıyor. Önemli olanın, onlarla gerçekleştirdiğimiz yolculuğumuz olduğunu düşünüyorum.

2 Mart 2022 Çarşamba

Füsun Rynart ile Enerji Dolu Bir Röportaj



Herkese pozitif olduğumuz, güzel enerjilerle dolu, ruhumuzla, kalbimizle aynı frekanslarda olan iyi insanlarla bir arada olduğumuz günler diliyorum. Kalbim ve ruhum iyi insanları her zaman hissediyor. Kalbiyle hissedip, kalbiyle ve ruhuyla yaşayan biri olarak Füsun Rynart ile tanıştığımız anda çok güzel duygular hissettim. Ceres Yayınları'nın değerli yazarı Füsun Rynart 'Ruhun Yolu' kitabını kaleme aldı, tanışmamızda bu kitabı vesilesi ile oldu. Bugün sizlere değerli yazar, insanlar iyi olsun diye uğraşan şifacı, uluslararası eğitmen, başarı ve özgüven koçu Füsun Rynart ile sohbet tadında gerçekleştirdiğimiz sıcacık, samimi ve kalbimizden gelen enerjilerle dolu olan röportajımızı yayınlıyorum.

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Stil Direktörü İle Röportaj Yaptım! :)

     
     Blog Dünyasının en samimi,en içten,en eski,en dobra dobra Kadın Blogger'i çok sevdiğim Stil Direktörü ile çok keyifli ve kendi kadar yürekli bir blog röportajı yaptım:) Yaz Köşesi Röportajlarımın bu haftaki konuğu Stil Direktörü ve çok keyifli röportajımız..
     Öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğin ve konuğum olduğun için teşekkür ederim.Blog yazmaya ne zaman başladın,hangi rüzgar seni buralara getirdi,iyiki de getirmiş ve seni tanımışız:)
   Stil Direktörü Kimdir?
     Kolejde seçmeli bilgisayar okurken; pc atraksiyonları bir hayli hoşuma gitti. Zaten bebek vsden cok erkek oyuncakları, muhabbetleri hoşuma giderdi, bizim jenerasyondan (78 kuşağı) Commodare 64'u olan kaç bayan tanıyorsunuz ? ,)) Yoksa bile artık tanıyorsunuz Stil Direktörü Eda Demirel Suner...
     2005 yılı sonunda yahoo gruplar açılmaya basladı, ben de onlardan birinin sahibi yahoo grup tabiriyle moderatörüydüm. Sonrasında yıllar geçti, sörf popülerizmi arttı ve insan beğendiklerini folder folder saklamak yerine free server arar oldu, en azından ben o dönem aradım. Akabinde flickr vs türevi sitelerde dosya bazlı sevdiğimiz doneleri paralı ve bedava depolama alanları türedi, derken derken bloglar açıldı vs... ki TR'de bildiginiz gibi en eski bloggerlardan biriyim sene 2006.... 
Teşekkürler Biri .))
    Daha fazlası için bakınız hakkımda sayfam... http://www.stildirektoru.com/2009/04/hakkmda.html

Hayata nasıl bir pencereden bakıyor Stil Direktörü,sosyal projelerde yer almayı sevdiğini Hayvan Barınakları'na bağış yapıp sana dekontu yollayanlara blog header resmi yapmış olduğunu gördüğümde anladım,düşündüğün yapmayı gerçekleştirmek istediğin projelerin neler?
     Valla sosyal proje vs bizim ülkede yaş. Hangi taşı kaldırsan amacı başka çıkıyor, düşünsene hayvan barınaklarına yardım olsun diye ben 5-6 saatimi verip bir blogger teması yapıyordum sonra ne oldu? Ona bile popülerizm mantığıyla bakan full kompleks insanlar türedi ki, blogger teması yapıp para alanlar varken... Kısaca tema blogunu benden başka kimse şu an göremiyor kapatmadım ama tema yaparsam açarım.
     Kısacası benim hayata bakışım şu sekilde, 2000  yılından beri her sene 2 çocuk okutuyorum bunu da bilen bilir, blogda yazmadım mesela hatta okulumuza tuvalet projesinde de Siren Ertan vs bir sürü ünlü gönüllüyle beraber aktiviteler yapıldı ama bunları da bloga konu etmedim neden çünkü bizim ülkede iyi niyet çerçevesiyle ne yapsan hinler atlar ,) ki bu sebepten blogu da yoruma kapadım ,) hoş adsıza açıktı blogum, iki kuruş beyniyle bana laf soktugunu sanan adsız nickle yorum yapan ama blogger olduklarını hatta kim olduklarını  bildiğim bloggerlar bile vardı .) Zaten bana gerek kalmadan, sağolsunlar takipçilerim yazdığım yazılar dışında yorumları bile takibe aldıklarından onlara hak ettikleri cevapları benden önce veriyorlardı ,)) İşim ve hayattan keyif almak dışında blogmuş vs..miş zerre umurumda değil ,) Çünkü muhteşem bir hayatım var, seninde bildiğin gibi yılda en az 5-6 defa yurt dışındayım. Blog bu yüzden sadece hobim, bildiğiniz gibi ben reklam da almam, bir banner varsa Hakkımda sayfamda yazdığım gibi, bilin ki işin içinde ben de varımdır! Bence bunlar ucuz işler, gir işe saksıyı çalıştır paranı al. Ha benim hayatım reklam geçimim buna bağlı diyorsan ne diyeyim Allah yolunu açık etsin ama ıslah da etsin ,) Samimiyetten öte.... Bana demeyin ki ihtiyacım var bunlar bahane blogger  bloggerdir ,) İki eşantiyon için eller havaya yapan, sabahın körü bilmem ne oteline bedava girebilip çay içmek için lansmana koşan insanlar benim yaşamım dışında ,) Kısacası ben blogunu popülerizm adina basamak olarak görenlere acıyorum desem daha doğru olur. 

Markalar tarafından çok sevilen birisin,bunun yanısıra dobrasın yazılarındada,twitterındada her ne düşünürsen ve markalarla ilgilide yazıyorsun.Markaların senden korktuğunu yada çekindiklerini düşünüyor musun?En sevdiğin marka hangisi?
     Marka takıntım yok o an ne beğenirsem alırım, blogumda 3 sene önce, Atlet Pazar'dan kolye Tiffany'den başlıklı yazım oldugunu da bilirsiniz. 
Yazını okudum ve okuyucalarımız içinde ekliyorum:) http://www.stildirektoru.com/2009/05/dantelli-atlet-pazardan-kolye.html

Blog Dünyasında sevdiğin ve sevmediğin bloglar var mı?
     Var elbette olmaz mı, ama isim vermem sevdiklerime tavrım bellidir ki anlarsınız, sevmediklerim de zaten yukarıda topluca bahsettiğim tarzda insanlar.

Yeni blog yazmaya başlayan blog yazarlarına önerilerin neler,yıllardır blog dünyasında olmanın vermiş olduğu ve edindiğin tecrübelerle ne söylemek istersin?Blog Dünyası nereye doğru gidiyor ve okuyucularıma söylemek istediğin mesajların var mı?
     Kimseyi takmasınlar kendileri olsunlar, görsellere önem versinler. Fotoğrafa resim demesinler, dergi gibi kopyala yapıştır çalıntı içerik üretmesinler, kaynaksız yazı yazmasınlar. Bazı moda bloggerlarının çaldığı gibi, aylık çıkan dergileri toplayıp, modaya dair röportajların belli cümlelerini çalıp çırpıp kendi yazılarıymış gibi bloglarına indira gandi yapmasınlar sonra böyle rezil olmasınlar ,) 
     İçerik üretecek kapasitesi olan blog açsın yoksa okunurluluk beklemesin. Açık ve net yazıyorum, oje aldım diye bloguna yazı girmek içerik üretmek değildir! Azıcık emek sonra yemek... ,)) Sadece bir konuda yazı yazmasınlar azıcık kişiliklerini katarak, kendileri olsunlar. İnanın o zaman okunmanın ötesinde, saygı duyulur, senin bana sorduğun gibi firmalar ve kişiler tarafindan da çekinilen kişi olursunuz ,) Kısaca diyeceğim şu ki; kimseye müdananız olmasın! İş iyiyse, sunum, hizmet, karşı tarafa verilmeye çalışan mesajın samimiyeti gerçekse Türk halkı aptal değil alır! Kim iyi kalpli, kim pompalamasyon anlarlar ,) 
     Evet sevgili Biri, sen sordun ben yine Edi tadında dan dan anlattım. Şu an sana bu satırları Amsterdam dönüşü yazıyorum bu yüzden Türkçe harfler yok, tapaj hataları varsa da, imla vs sen bloga eklerken istersen editlersin malum ipadle yazınca tek uğraşamadım. Ki normalde mim vs yazmam, röportaj da vermem bu da benden sana, en net, en harbi blogger röportajı olsun ,) 
     Sevgi ve neşeyle kalın .) 
Stil Direktörü'nün Eda Demirel Suner'in bloglarına buralardan ulaşabilirsiniz.
http://www.stildirektoru.com
http://www.stilpazari.com