Doa Kozmetik ile sıcacık, çok samimi bir röportaj yaptık, Doa Kozmetik'i bilen bilir, sosyal medyadaki samimi ifadeleri ile tanıyan tanır, sevenler çok sever:) bende Doa Kozmetik hayranlarındanım, ürünlerini de beğenerek kullanmış birisiyim, sözü çok uzatmadan Doa Kozmetik ile yaptığımız harika röportajımıza geliyorum, unutmadan röportajın sonunda da bir sürpriz sizleri bekliyor:)
Evvela ilginize teşekkürler. Tabi sorduğunuz sorulara 15 gün sonra cevap vermek her ne kadar kabul edilemez olsa da, vakit darlığı falan diye geçiştirmek isterdik, ancak bu da çözüm değil, galiba çağımızın en büyük sorunu zamansızlık ama, bunu yaratan gene bizleriz gibi duruyor. Çok tembeliz biz. Yaşam koçu gibi girdik konuya kendinizi iyi hissedin zamanı iyi kullanın diye ama yaşam koçluğunun ne işe yaradığını inanın bilmiyoruz, çok düşündük bu konuları ama bir çözüm bulamadık. Kendi hayatımızda ne kadar edilgen hale geliyoruz diye korktuk da, yani ne bilelim nasıl yaşayacağımıza bile başkalarından yardım alacak hale gelmişiz. Konu da bir temiz değişmiş oldu …
“İlk hangi ürünlerle Kozmetik Sektörüne başladınız,kaç yıllık bir kurumsunuz?Ürünlerinizi kendiniz mi üretiyorsunuz yoksa başka bir yerden mi geliyor?”
Bu soruya şöyle cevap verelim DOA 3 senedir takılıyor kafasına göre. Kurum demek biraz tuhaf kurumsallaşamıyoruz çünkü, ne bilelim kurumsallaşmak, takım elbise giymek birilerinin fotokopi makinaları karşısında beklemeleri, plazalarda törpülenen ömürler gibi geliyor bize. Ürünleri ilk zamanlar biz üretiyorduk, ancak sonra bu işin ekstra sorumluluk ekstra iş gücü gerektiğini gördüğümüzden beri, bu işlemi dışarıdan tedarikle çözüyoruz. Ancak bu şu anlama gelmesin, biz hammaddelerin alımından dolumuna kadarki her aşamada üretimin içerisindeyiz. Sadece Üretim tesisimizi kapadık 2012 yılının sonunda.
Sektörel açıdan uzun yıllardır kozmetikle uğraşan arkadaşlarımız bir çok ürün ve markada deneyime sahiptir diyebiliriz. Ama doa da ilk olarak sülfatsız şampuan ile başlamıştık.
“Doa kozmetiğin farkını bir kaç cümle ile anlatırmısınız?Neden Doa Kozmetik'ten alışveriş yapmalıyız? İstanbul'da ve diğer büyük illerde mağaza açmayı düşünüyor musunuz yoksa sadece alışveriş sitesi olarak mı göreceğiz Doa Kozmetiği?”
DOA’nın en büyük farkı normal yani olması gerekeni yapıyor olmasıdır. Biz farklı olmak istemiyoruz aslında, normal olan bir iş kültürümüz ürünlerde öyle, ama insanlara çok alışılmadık geliyor. Bunun sebebi ise iş yaptığımız alanın tuhaflığı galiba, öyle şeyler anlatılıyor ki bu sektördeki satış faaliyetlerinde dilimiz tutuluyor. Allah'tan sağlık bakanlığı iegm çalışanları oldukça özverili olarak çalışıyor ve bir çok şeyin önüne geçiyor da şaşkınlıktan küçük dilimizi yutmuyoruz. Siz farkında olmasanızda İEGM (ilaç eczacılık genel müdürlüğü) de özverili çalışan ekipler tüketicinin yanıltılmasını büyük oranda engelliyor.
Neden bizden alışveriş yapmalı insanlar, aslında yapmasalarda olur, yani alanında almayanın da canı sağolsun. Mağaza açma noktasına gelecek olursak, fakiriz biz, öyle çok paramız yok, avm veya dükkan kiralayacak yüzbinlerce doları bir arada gördüğümüz ilk gün herhalde kolay kolay çalışmayız. Zaten çok para da kazanmıyoruz, o yüzden böyle online güzel yani, birde dağıtamıyoruz ürünleri çünkü bunu yapabilecek deneyimimiz yok, mağaza raf kiraları, bedava ürünler, insert ücretleri vb. karşılayamayız buradan gratis ve watsonsa sesleniyoruz, bir el atın hacılar sevaptır, hem bize hem tüketiciye. Ha Dağılmazsa ne olur bir şey olmaz online de kör topal son kullanıcıya ulaşıyoruz.
“Daha çok hangi yaş grubu sizi tercih ediyor, en çok hangi ürünleriniz kullanılıyor ve satılıyor? Bizlere önerebileceğiniz, kesinlikle her kadının kullanması gereken çok faydalı bir ürün diyebileceğiniz ürününüz hangisi?”
Her yaş gurubundan insanlar var. Aslında biz yaşa değil başa bakıyoruz, yani akıllı bir müşteri kitlemiz var, hepsi genelde okumuş çocuklardan oluşuyor. DOA’nın en büyük farkı da bu zaten, biz kozmetik sektörünün ürün satmakta zorlanacağı kesimlere ürün satıyoruz. Her kadının ve erkeğin kullanabileceği ürün mutluluktur, stresin cilt üzerinde çok olumsuz etkileri var, mutlu olsunlar biz ya da kimse satmıyor, biliyoruz, parasız olan bir şeyde değil ama en azından hayatın ufak anlarında gülümsemeye çalışsınlar, bu bedava halen, ya da en azından biz öyle biliyoruz. Bizim ürünlerimizden de işte işlerine yarayanları alsınlar. Kimsenin adına karar veremeyiz, en nefret ettiğimiz şey girdiğimiz bir mağazada birisinin bunu alın demesi.
“Doa Kozmetik olarak 2014 yılı hedefiniz nedir?Doa Kozmetik misyonu ve amacı nedir? Ürün siparişleriniz müşterilerinize neden geç gönderiyorsunuz?”
En önemli 2014 hedefimiz yeni ürünler üretmek ve mevcutları geliştirmek, 2014 bu açıdan çok iş yapmamız gereken bir zaman dilimi, eğer başarırsak, iyi olur başaramazsak başaramamış oluruz, ama olsa da iyi olur aslında. Amacımız var tabi, sürdürülebilir üretim ve tüketim amaçlıyoruz. En büyük hayalimiz yaşadığı dünyaya karşı sorumluluk duyan çevre ve hayvan hakları konusunda aktif neyi niçin kullanması gerektiğini bilen israf etmeyen bir yeni tüketici kitlesi yaratmak. Tabi bu tek başımıza başaracağımız işler değil ama hayal bu kime ne.
Ürünler neden geç gidiyor. Genelde yetişemiyoruz. Ekip kısıtlı insandan ve kısıtlı bütçelerle hareket ediyor. Çok ciddi satışlarımız ve kar marjlarımız yok, o yüzden her şeyi hemen yapamıyoruz.
Gerçi son zamanlarda bir sihirli değnek mi ne varmış onun peşindeyiz, bulursak her şeyi çözeriz. Şaka bir yana dışarıdan çok iş yaptığımızı ve para kazandığımızı düşünen insanlar olduğunu gördük, yani genelde ekip yetişemiyor. Sürekli bir tedarik halindeyiz, haliyle 150 ye yakın hammadde geliyor ve gidiyor, stokları takip edemiyoruz her türlü aksaklık olabiliyor. Ama elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz açıkçası.
“Son yıllarda doğala dönüş yaşanıyor ve piyasada doğal olduğunu iddia eden pek çok ürün ve marka var. Bir ürünün gerçekten doğal olduğunu tüketici olarak nasıl anlarız? Kozmetikte doğal ürünlerin ulaşamadığı , mecburen kimyasalın yer aldığı ürünler var mıdır? Ürünleriniz doğal mı organik mi?”
Evet eskiden muharrem ayında kapı kapı dolaşıp dilencilik yapan görme engellilerin lakabı “goygoycu” idi, ama günümüzde tam bir valla organik en doğal goygoyculuğu yaşanıyor. Ellerinde çantaları ve takım elbiseleriyle binlerce goygoycu dükkan dükkan gezip en doğal ve organik ürünler satmaya çalışıyor. Tuhaf korkular, abidik gubidik ürünler, türlü türlü çer çöp satılmaya çalışılıyor. Tüketici dikkatli olmalı, bu çok ciddi bir sektör haline geldi ve aşırı dezenformasyon var. Doğru bilgi neredeyse çok az.
Kozmetik açıdan konuşmak gerekirse, durum çok vahim. Evvela pazarlama dili yalan dolan, kimyasal içermeyen ürünlerden bahsediliyor, aldığımız hava bile kimyasalken, bunu nasıl başarıyorlar merak ediyoruz, organik krem şampuan ağaçları varmış biryerlerde galiba, millet bulmuş biz çok safız tabi avanak avanak dolaştığımızdan bulamıyoruz o yüzden bu organik ağaçlarından dolum yapamıyoruz.
Açık açık söylüyoruz ki tüketici kandırılıyor. Ya organik diye aşırı pahalı ürünler satılıyor, ya sahte malzemeler. Şimdi yağlardan anlatalım, organik bir yağ iyi güzel tarımsal ilaç ve kalıntı içermiyor, ki organik olmayanının içerdiği inanın ki eser miktarda yani çok ama çok azdır. Peki organik olunca ne değişiyor, mesela burkinafaso da köylü kadınların kilosu 3 dolara sattıkları yağ organik, peki bu durumda bu yağ organik diye fiyatı değiştiriyor mu, yani yoksul afrikalıya ödenen ücret değişiyor mu hayır. Üretici köylü her yerde yoksul, tabi bunun ticaretini yapanlar para kazanıyorlar, ne de olsa organik yağ satıyorlar. Sonra yoksul faslıdan kilosu 20 avrodan alınan argan yağı, açlık sınırının 1100 lira olduğu, ortalama üniversite mezunlarının 1500-2000 lira maaşla çalıştığı bir ülke insanlarına 40-50 liralara satılmaya çalışılıyor, ya da özellikle aktarlarda vb yerlerde satılan yağlar var bunlarsa bahsedilen yağla uzaktan yakından alakası olmayan sahte şeyler.
Bu noktada belirtelim ki doa yağların büyük bölümü organik sertifikalı yağlardır. Örneğin faşın sıvı altını diye satılan argan yağını ele alalım, dünya rivayet var hakkında, çoğu gerçekle alakasız, en hası en orjinali, en özeli, en safı diye başına en koyup tanıtım yapılıyor, fark ne derseniz, saf yağsa başındaki en çok değişmez. Ama üzerine argan yağı yazan bir çok yağın içerik bilgisinde heliantusoil yazısı görürsünüz (peki nedir heliantusoil bildiğiniz Ayçiçek yağı) ya da, saç bakım ürünleri satılır argan yağı diye, su ve dimethicone ile başlar içerik bilgisi, yağ neresinde dersiniz, içinde varsa 1 damla.
Örneğin dermokozmetik diye bir icat var son zamanlarda, kabul çok pahalı aktiflerle yapılıyor, ama bir kutusu 75 ila 500 lira arası satılmaya çalışılıyor eder mi etmez tabi ki. Kozmetiğin %70’i sudur, geri kalanda dünyanın en işlevli ürününü üretseniz, 100 ml de 20 lira maliyeti geçmez ki bu rakamda ekstra olarak söyledik. Tabi bir de dermo kozmetik nedir o da ayrı muamma, yani dermatolojik bir rahatsızlık varsa bunu kozmetikçi eczacı değil, hekimler çözmeli. 3-5 liralık ürünler var ilaç veya kremler, emin olun bir çok dermo kozmetikten daha etkilidir. Vahameti şöyle anlayın, bir zamanların meşhur ağrı kesici kremleri vardı hatırlarsınız, bakanlık bunları yasakladı, nedeni endikasyon belirtilmesi ve metil salisilat (keklik üzümü yağı) içermesi, metil salisilat nerde var Bengay’da yani bu ürünler bengaydan daha kalitesizdi, ama ağrı kesici krem 45 lira bengay 4,5 liraydı. Bir cilt sorununuz var veya saçınız dökülüyorsa doktora gidin doktorunuz reçeteyle yazsın. Şimdi böylesi bir piyasada yoğun kar etmek için insanlara ne yalanlar söylenir varın siz düşünün. Türkiye’deki hacmi 2-3 milyar dolan olan bir sektör bu.
Tüketici doğal olduğunu nasıl anlayacak, bu neredeyse çok zor, güven bu işin başında gelir. Sonrası firmalar şeffaflaşmalı, yoksa tüketici uzman değil ki içeriğinde yazanın ne olduğunu anlasın, hoş anladı diyelim acaba içerik denilen gibi mi? Yani neredeyse imkansız. Kimyasallar her üründe kullanılır mesele kullanılan malzemenin insan ve çevre üzerindeki etkileridir. Yoksa düşünün ki bitkisel organik bir şampuan nasıl olur, içine yazılan yağları alın karıştırın sabah akşam sürün kafanıza köpürmez, köpürmeyi sağlayacak maddeler kullanılır bunların ne kadar doğal olduğu önemli. Sonrasında bu ürünler çok etkili oluyor mu? olmaz tabi, hem doğal olacak şampuan hem de saçınızı yumuşatacak ipek gibi yapacak, mümkün mü çok zor, yani bazı kimyasallar var bu işi yapan, biz kullanmıyoruz mesela, bu yüzden tüketici şikayet ediyor. Ama inanın ki doğallıktan ödün vermeyince ortaya bu çıkıyor, daha iyisini yapacağız yeni hammaddeler üzerinde çalışıyoruz. Ama doğallıkla bir yere kadar oluyor.
Ürünlerimiz doğal. Organik desek kanunen diyebiliriz, o kriterlere uyuyor ama, ne bilelim bizi irite ediyor, yani organik çok başka bir söz ve ürün satmak için olur olmaz insanlar kullanıyor, biz o kefeye girmek istemiyoruz. Ürünlerimiz insana, dünyayı paylaştığımız diğer canlılara ve çevreye minimum zarar verecek şekilde üretiliyorlar. Minimum diyoruz çünkü ister istemez, ambalajlar geri dönüşmeyebiliyor ve diğer durumlardan dolayı kesin konuşmak imkansız. Ama şunu söyleyebiliriz, DOA organik olduğu söylenen bir çok üründen daha organiktir.
“Doa Kozmetik bloglara ve blog yazarlarına nasıl bakıyor? Sosyal mecrada faal bir kurumsunuz dolayısıyla pek çok blog yazarını okuma fırsatı buluyorsunuzdur. Kozmetik bloglarında yapılan en büyük hatalar size göre nedir? Son olarak blogumu okuyan izleyicilerime neler söylemek istersiniz?”
Doa kozmetik internete, blog yazanlara, sosyal mecrada bulunan her insana çok değerli gözle bakıyor. Çünkü evrensel ve erişilebilir bir bilgi ve akıl üretiliyor, insanlar deneyim paylaşıyor. Tabi pazarlamacılar bu alana da el attılar, Bloglarda neyin reklam neyin deneyim olduğunu anlamak gerçekten zor olabiliyor. Türkiye’de gerçekten kaliteli bloglar mevcut, ama bir o kadar da acemice ve blog mantığına ters bloglar var. Mesele kaç kişinin sizi takip ettiği veya yorum yaptığı değil, mesele blogda olabildiğince objektif anlaşılabilir ve araştırma yapılarak yazıların yayınlanması. Yani blog çekilişleri ve hediyeleri olması gereken güzel şeyler, ama blog ağları ve bedava ürünler karşılığı yapılan tanıtım yazıları bize göre maalesef blog ruhunu zedeleyen bir şey. Bloggerler bu işi sevdikleri için faydalı olmak için yapmalılar. Kozmetik sektörünün 2-3 milyar dolar olduğunu düşünürseniz, ve blogların okunma oranlarını düşündüğünüzde yaptığınız yorumların bazı ürünlerin satışını patlatabildiği gibi, bazı markaları batırabilirsiniz. Yani reklamcılar ve firmalar sizi çok sevdiklerinden değil size mecbur olduklarından sizinle iletişim halindeler. Bu noktada işin ruhunu unutmasın bloggerler ve okuyucular, mesele şu ürün var çok memnun kaldım kullanın demek değil, en detayına kadar inceleyip olumlu olumsuz bütün gözlemleri paylaşmalısınız.
Sevgiler.
Doa Kozmetik'e samimi röportajları için çok teşekkür ederim. Röportajımızı okuyan ve bir sosyal ağda (facebook veya twitter veya blog) herkese açık olarak paylaşıp, bu yazımın altına linkini ve mail adresini, 15 Kasım'a kadar yorum olarak bırakan blogumun takipçisi olan bir kişiye Doa Kozmetik Baobab Yağı hediye edeceğiz:) Herkese Bol Bol Kocaman Şanslar dilerim:)
Kargo Değerli Firmamıza Aittir:)
24 Kasım'da Blogumun ikinci yılı olacak bu arada bunu da belirtmek istedim:)
Yurt içine gönderim yapılacaktır.