yaz köşesi röportajlarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaz köşesi röportajlarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Aralık 2012 Çarşamba

Çatı Katı ile Röportaj Yaptık!:)



Çatı Katı bir moda, dekorasyon, güzellik ve kendin yap blogu,yaratıcı projeler, pratik fikirlerin,yazıların olduğu çok sevdiğim Çatı Katı blogla keyifli bir röportaj yaptık:)İşte 2012'nin son ama en keyifli yaz köşesi röportajlarından birisi:)

Blog Dünyasına ne zaman gelmeyi düşündün, iyiki de gelmişsin ve seni tanımışız:)
Ya aslında bir anda oldu gibi. Californication izliyorduk eşimle. Dizisizlikten bulup başladığımız ve sonrasına bizi çok saran bir dizi oldu. Başroldeki karakteri tanırsınız X Files dizisinde ki ajan Mulder, bu dizide kariyerinde tıkanıklık yaşadığı bir dönemden geçen bir yazarı oynuyor, sonra blog yazmaya başlıyor vs vs.. Oradan da biraz etkilendim sanırım. Aynı zamanda takip ettiğim bazı bloglar vardı, hatta yıllar önce bir blog açmaya çabalayıp bir şey anlamayıp pes etmişliğimde var. :)



Blogunun ismi neden 'Çatı Katı'? 
Hiçbir nedeni yok aslında. :) İsim arıyorduk eşimin aklına bir anda geldi ÇATI KATI, benim de hoşuma gitti ve öyle kaldı.

Bumerang Ödüllerinde En İyi Bloglar arasında ilk 10'un arasındaydın, bu durum nasıl şeyler hissettirdi sana(ben olsam çığlık atmıştım:))
Şok olmuştum! Hiç beklemiyordum gerçekten o gün açıklanacağını bile unutmuşum. Sen haber vermiştin bana hatırlarsan ben farkında bile değildim olayın. Çok mutlu oldum, çok fazla gururlandım daha blogu açalı 6 ay bile olmamışken çok önemli bir yarışmada ilk 10 a kalmak benim için dehşet gurur verici bir olaydı.

Temmuz ayında açtığın blogunun,Bumerang gibi büyük bir organizasyon ve yaklasık 20000 blog arasında ilk 10da olmasını neye bağlıyorsun? 
Çabalıyorum, gözlemliyorum. Blog yazarlığıyla ilgili ne bulsam okuyorum. Okurun yerine koyuyorum kendimi, ne istediğimi düşünüyorum. Başka bloglarda görüpte “banane bundan” dedirten tarzda şeyleri kesinlikle paylaşmıyorum. Bazı bloglar cidden insanların arkadaşlarına göstermesi için açılmış gibi.


Blogundaki Kendin Yap-DIY projelerini gerçekten kendin mi yapıyorsun,yoksa başka sitelerden gördüklerini de paylaşıyor musun?
Kendi yaptıklarımı da paylaşıyorum, başka sitelerden gördüklerimi de tabii ki kaynak belirterek paylaşıyorum. Ben bana ilham veren şeyleri paylaşmayı seviyorum, zaten ÇATI KATI ilk günden beri bu yolda.

Çok araştırmacı bir blogger olduğunu biliyorum,bloguna çok vakit ayırıyorsun ve günlük olarakta paylaşımlarını yapıyorsun,blog yazmak sence zor mu? 
Zor tarafı günlük paylaşım işte.. :) Sende bilirsin günlük paylaşım önemlidir okurlarını kaybetmemek için. Bazen gerçekten zaman bulamıyorum ya da şehir dışına gitmem gerekiyor falan, o zamanlarda inanılmaz aklım kalıyor ve üzülüyorum “yaa bir şey paylaşamadım bugün” diye bir suçluluk duygusu çöküyor içime. Blog bir yerden sonra insanın çocuğu gibi oluyormuş onu fark ettim. :)


Moda,Dekorasyon,Kendin Yap-DIY,Güzellik Blogları arasında kendini nerede görüyorsun,ileride neler yapmayı planlıyorsun,blogla yada internetle ilgili özel bir eğitim aldın mı? 
Kendimi çok iyi yerlerde görüyorum! :p şaka şaka.. ÇATI KATI için tabii ki de en iyisini istiyorum şu an hayallerim yok değil. Normalde annemin dediği gibi maymun iştahlıyımdır, her şeyi ister sonrasında çok çabuk sıkılır atarım ama blog sanırım böyle olmadı. :) Her gelen yorum bile nasıl sevindiriyor insanı.. Özel bir eğitimim yok her şeyi kurcalaya kurcalaya öğreniyorum. Güzel fikirlerim var ama ileride çok değişik sürprizlerim olabilir. ;)

Yeni blog yazmaya başlayan blog yazarlarına ve blogumun izleyicilerine neler söylemek istersin?
Daha 1 yılını bile doldurmamış bir blog yazarı olarak çok büyük laflar edemem fakat şunu söyleyebilirim ki gerçekten insanlar sizi takip etsin, merakla beklesinler istiyorsanız biraz kendinizi okurun yerine koymanız gerekli. Ben onun yerinde olsam, bunu okusam ne düşünürdüm diye kendinizi sertçe eleştirebilmeniz çok önemli. Blog yazarlığıyla ilgili de ne bulursanız okuyun gerçekten hevesliyseniz. Ama sonuç olarak blog sizin blogunuz olacağından ne isterseniz onu paylaşmakta özgürsünüz. Son olarakta çok teşekkür ederim Biricitcim, çok keyifli bir röportaj oldu, sana misafir olmak büyük bir onur gerçekten. Seviyoruz seni! :*

Çatı Katı'na bu keyifli röportajı için asıl ben çok teşekkür ederim(seviyoruz seni:)),birbirinden harika yazılarına, bloguna buradan http://www.cati-kati.net/ ulaşabilirsiniz.
Biricit,yaz köşesi röportajlarına 2013 yılındada harika bloggerlarla devam edecek,bir yıl sonra görüşürüz:P :)
Görseller Çatı Katı bloguna aittir.

29 Kasım 2012 Perşembe

Huyum Kurusun İle Röportaj Yaptım!:)



O bir Kadın Blog Yazarı,O bir Öğretmen,O İyi Yürekli Bir Dost,O Raxyo Radyo'nun İlk Kadın DJ'i,O Blog Dünyasında Herseye Kosturmaya Çalışan İnsan,O bir Weblog Sözlük Moderatörü,O bir Garfield Sever,O bir Huyum Kurusun:)) Çok sevdiğim,severek okuduğum bir blogger olan Huyum Kurusun'la bundan beş ay önce röportaj yapmaya karar verdik ama ancak şimdi yayınlayabildiğim,sımsıcak röportajımla sizleri başbaşa bırakıyorum:)

Huyum Kurusun Öncelikle Yaz Köşesi Röportajlarımın bu haftaki konuğu olduğun için çok teşekkür ederim.
Asıl ben Teşekkür ederim canım konuğun olmak mutluluk verici.Benim tabi ki bu röportajı yazın yazmam gerekiyordu. Bu zamana kaldığı için güz röportajına dönüştü.Bu gecikme için özür dilerim. En tembel blogger kategorisinde önemli dereceler alabileceğimin bilincindeyim.



Ne demek Tatlım Aşkolsun:)Estagfirullah deyip sorularıma geçiyorum,Huyum Kurusun blog dünyasına ne zaman ve ne amaçla geldi?Kimdir Huyum Kurusun?Neden 'Huyum Kurusun' ismini seçtin,huyumdan dolayı diyeceksen bence hiç huyun kurumasın:)İlk yazını mim yazısıyla başlamışsın,demekki öncedende blog dünyasındaydın.Blogunu kapatıp,tekrar mı açtın?
Zamanını bende unuttum.Tekrar bir bloguma bakıp hemen dönüyorum.2010 kasım ayında başlamışım blog yazmaya.Başladığımda blog nedir ne değildir pek bir fikrim yoktu.Arkadaşımın hadi sende bloga gel böyle bir şey var demesi üzerine geldim ve devam ettim.Tabi arada kaybolmalarımı saymazsak.Beni blog dünyasıyla tanıştıran arkadaşımda hala blog yazıyor.O da bir dönem kaybolmuştu şimdilerde döndü gene.Blogumu hiç kapatmadım başka blogumda yok. Mimle başlamama sebep de işte o arkadaşımdır.Dediğim gibi hiçbir fikrim yoktu blog dünyasıyla ilgili herhalde mimle blog yazmaya başlayan bir ben varımdır.:)

Kim olduğuma gelecek olursam.Sahi kimim ben diyecek kadar kafayı sıyırmış,sorgulamayı seven duygusal olduğu kadar mantığa boğulmuş ikisi arasında kıvranan ,mizahı seven , insana değer veren , uyumayı çok seven ama gece uyumayıp gündüz uyuyan,üşengeç, işine düşkün huykurusu bir insanım işte.
Huyumkurusun nicki huylarımdan sıkıntı çektiğim için ortaya çıktı ve bana cuk oturdu.Bu nicki neredeyse ikinci bir ismimmiş gibi benimsedim.Yanlış anlaşılmasın huylarımın genelde zararı hep bana dokunur. Başkalarına zararı olan bir tip değilim.Huylarımdan hem kurtulmaya çalışıp hem de kurtulamayıp, bu döngü arasında yakınıp durduğumdan nickim de oldu huyumkurusun.:)


Öğretmen olduğunu biliyoruz.Peki öğretmen olmak blog dünyasında bir dezavantaj mı,yoksa avantajlı bir durum mu?
Avantaj mı dezavantaj mı daha önce hiç düşünmemiştim.Hayat içinde avantaj ve dez avantajlarını yaşıyorum.Blog dünyası içinde bu durum geçerli aslında. Avantajı şöyle ki anlatacak hikayeler çok oluyor ve öğrencilik herkesin yaşadığı bir süreç olduğundan ilgi çekiyor.Dezavatajı ise öğretmen olduğunuz için sizden beklenti farklı olabiliyor.Birde öğretmen olacak tarzı düşünceler olabiliyor.Açıkcası bunu çok da umursuyor değilim.Birde öğretmenliği monoton görenler yok değil.Sıkıcıdır gibi bir ön yargı da var.Bir de öğretmen olduğunuz için daha mesafeli duran mesafeli yazan kişilerde olabiliyor.Bazen mesleğiniz kişiliğinizin önüne geçiyor.

Raxyo Radyo'nun ilk Kadın Dj'isin,bu nasıl bir duygu?Hem radyo,hem weblogsozluk,hem blog yazarlığı,hem öğretmenlik,bloglar listesi,bizim mahallenin blogları,faal olmayı ve faydalı işlerle uğraşmayı seviyorsun,gelecekteki projelerin neler?Radyoya devam edecek misin?
Valla raxyo da weblog da aynı blog dünyasına girişim gibi aniden gelişen bir olaydı.Yeni şeyler denemeyi öğrenmeyi hep sevdim.Farklı şeyler denemek yeni şeyler keşfetmek oradan bir şeyler kapmak beni mutlu ediyor.Bir şey öğrendiğim veya bunun farkına vardığım günlerde daha mutlu oluyorum.Ben de bilmiyorum devam edecek mi raxyo.

Devam ederse fırsat buldukça onlarında bana ihtiyacı olursa neden olmasın, raxyo keyifli bir uğraştı benim için.Weblog blogun devamı daha eğlencelisi gibiydi.Blog dünyasını buluşturan güzel bir ortamdı.Gene oralarda buluşuruz inşallah.Muhtarlık işlerinde ise Dayatılan’a yardımcı olmam gerekiyordu. Henüz olamadım. bu konuda mahcubum açıkcası. Şu ara özellikle hayatım daha da bir yoğun kafa yorgunluğunun yanında zamanım da pek olmuyor.Gelecek de projem olursa bile gene doğaçlama olur.Ben uzun vadeli planlar uygulayabilen bir tip değilim ama öyle biri olmayı isterdim.


Blog Dünyasında beğendiğin ve beğenmediğin blogların özellikleri neler,blog dünyasında kendini nerede görüyorsun?
Blog dünyası çok geniş bir dünya ve ben bunun büyük kısmına hakim değilim.Kendine özgü samimi blogları okumayı seviyorum.Bunun yanında sürükleyici yazan popülerlik peşinde olmayan yazarlar daha çok ilgimi çekiyor.Popülerlik için uğraşıldığını ya da samimiyetsiz insan olduklarını fark ettiğim blogerların bloglarını okuyasım pek gelmiyor.Marka takıntısı olan ya da bir şekilde benim dünyam böyle bak gördünüz mü havasını atmaya çalışan çiğ insanların bloglarını takip edesim gelmiyor.İlgimi çeken konularda yazan blogları takip ettiğim gibi günlük havasında yazan samimi blogları okumayı da seviyorum.İnsan tanıyor olmak güzel oluyor.O insanla farkında olmadan bir bağ kuruyorsunuz ve artık onun da yaşamını anlamaya başlıyorsunuz.Bence bu güzel bir paylaşım.Blog dünyası yazmayı yazarak kendini ifade etmeyi seven insanlarla dolu.Bu sebeple bu tür insanlarla dertleşmek paylaşmak daha bir farklı.Çok bilimsel yazacağım diye sıkıcı hale gelmiş bloglarıda pek okuyamıyorum.Yeterince yoğun yıpratıcı bir yaşamın içindeyken biraz da kafa dağıtmak isteği de oluyor insan da. Okurken hem eğlendiğim hem öğrendiğim hem de duygu paylaşabildiğim yazıları okumak tercihim.Blog dünyasında kendimi belli bir yerde görmüyorum.Benim amacım birazda kendime anı bırakmak yazdıklarımı ilerde hatırlamak.Öğretmenlerin hep şöyle bir hevesi vardır.Bunları yazsam kitap olur diye.Bende hem iş hayatımdaki tecrübelerimi anılarımı yazdığım gibi kendimi de anlatıyorum bir yandan.Ne yaptığımı pek bende bilmiyorum .Bir kaç nedenim var blog yazmak için ve hepsini karma karışık ortaya döküyorum.

Blog yazmayı düşünen,yeni blog açmış blog yazarlarına tavsiyelerin neler,sence bir blog ve blog yazarı nasıl olmalı?İzleyicilerime söylemek istediğin mesajın var mı?
Bence benim gibi çok doğaçlama bilinçsizce başlamasınlar.Biraz bu dünyayı tanımaya çalışsınlar.Çok her şeyi ortaya dökmenin doğru olduğunu düşünmüyorum.Kimliklerini güvenli tutmaları, eğer kişisel yazıyorlarsa onlara daha bir özgürlük tanıyacaktır.Çünkü güvenli tutmaları, eğer kişisel yazıyorlarsa onlara daha bir özgürlük tanıyacaktır.Çünkü insan doğası gereği çevresindeki insanları kırmak istemez ya da onların gözündeki yerini değiştirmemek adına kimi zaman kendini ortaya koymaz.Bu sebeple blog dünyasında kişisel yazacaksanız gizli kalmak daha doğru olur diye düşünüyorum.İnsanlarla oynamak gibi saçma sapan uğraşlara giren bloggerlar olabiliyor bunlara karşı da dikkatli olsunlar.Kısacası herkesi kendi gibi bilmesinler.Bu dünya çok geniş bir dünya.Blog dünyasında herkes hiç olmadığı kadar gerçek olabildiği gibi gerçek de olamadığı kişiyi de oynayabiliyor.


Sence bir blog ve blog yazarı nasıl olmalı?
Bence blog yazacak kişi nasıl bir blog açmak istediğini düşünmeli ve buna göre yazmalı .Aslında belli kıstaslar yok nasıl istiyorsa öyle yapmalı.Başkalarını düşüncelerine göre hareket etmemeli.yorum çok gelsin takipçim çok olsun anlayışıyla açılan bir blog bir nevi işe dönüşür artık bir hobisel uğraş olmaktan çıkar.İnsanı strese sokar.Bence bu tarz uğraşlardan kaçınmak en güzeli.Ama gene de herkesin düşüncesine ve uğraşına saygı duyuyorum.Sonuçta bunu yapmaktan hoşlananlarda olabilir.
Bence bir blog tasarım açısından göz yormamalı.Okunmak için açılmışsa okunaklı ve göz yorucu olmayan temalar kullanılmalı.Kısacası amacına iyi hizmet eden bir blog olmalı,sık güncellenmeli.Diyene bak:P(Yazar burada kendinden şikayet ediyor)Tamam işte hocanın dediğini yap yaptığını yapma demişler.:P:)(Hoca derken öğretmen olmamdan kaynaklı bir atıftı yoksa blog dünyasıyla ilgili hocalık taslayacak yeterlilikte olduğumu düşünmüyorum.(Hep bu yanlış anlaşılma korkum yüzünden böyle detaylarda boğulurum.(huyum kurusun))

Biricit izleyicilerine sevgilerimi gönderiyorum.Seni takip etmekle iyi bir tercih yapmışlar.Şu sanal fani blog dünyasında(yazar burada arabeske bağlıyor.:P) samimi bir blogger yakalamışlar şanslılar seni izledikleri için.Ayrıca bende şanslı hissediyorum seni tanıdığım için.Çünkü sen sırf kendini düşünen bencil insanlardan değilsin.Ortada bir çorba varsa hep beraber bu çorbayı yiyelim diyen geniş yürekli insanlardansın.Bunu en içten duygularımla söylüyorum.Benimle röportaj yaptı az nezaket göstereyim güzel şeyler söylemeliyim gibi bir düşünceyle yazılmadı .Bunu da belirtmek istedim.Sevgilerimle …
Huyumkurusun

Huyumkurusun'a bu güzel,samimi ve sımsıcak röportajı için çok teşekkür ederim:) Blog Dünyasında iyiki tanımışım dediğim insanlardan birisini sizde yakından tanımalısınız,Huyum Kurusunun blogu http://huyumkurusun.blogspot.com/ 

Biricit derki; Yaz Köşesi Röportajlarım yine harika bloggerlarla devam edecek,beklemeye devam edin:)
görseller huyumkurusun bloguna aittir.o da nerden bulmuş onuda bilemiyoruz google saolsun:)

20 Haziran 2012 Çarşamba

İpekböceği İle Röportaj Yaptım! :)


Çok sevdiğim blog yazarı arkadaşlarımdan biri olan İpekböceği,beni kırmadı Yaz Köşe Röportajlarımın bu haftaki konuğu oldu,işte keyifli röportajımız..:)
Öncelikle yaz köşesi röportajlarımın konuğu olduğun için teşekkür ederim İpekböceğim:)      

Ben teşekkür ederim tatlım güzel sohbetimizi buraya taşımak istediğin için:) 

Blog Dünyasına ne zaman geldin? Hoşgelmişsin tabiiki iyiki gelmişsin İpekböceği neden blog açtın peki:)Daha önceden blogun olduğunu,blogunu kapadığını yazmışsın,buna ne sebep oldu?Ve tekrar blog açmışsın,blog dünyasına girilince sonradan çıkılamıyor mu acaba?    

       Şimdi bu aslında birden soru içeriyor  malum nasıl cevaplayayım bilemedim de en iyisi maddelemek:) *Ben şu yazımda anlattığım gibi uzun yıllar önce başladım yazmaya taa msn space lardan itibaren sayarsak daha uzun, bloggerdan itibaren 6-7 yıl olmuştur tahmini -en az. *İlk açtığım blogumu sevdiğim şiir ve yazıları, öyküleri toparlamak için kullanmıştım.Defter niyetine,çünkü benim hep deri kaplı ajandalarım olmuştur sevdiğim şiirler şarkı sözleri anılar,güncel konular not ettiğim.. internetten bulduklarımı hemen oraya yazar saklardım okunacağından, yorum geleceğinden, arkadaş ekleneceğinden  haberim bile yoktu bunlar az çok space larda da başlamıştı ama ortam çok farklıydı bloglarda. Daha sonra photoshopla kısa şiirleri güzel resimlerin üzerine yazıp e-kartlar yapmaya başladım bunu da ayrı bir blogta yaptım, ama 
zamanla diğer blogları okudukça içini de dökebiliyormuşsun ne güzel dedim ve zamanla kişiselleştirdim bloglarımı ve etiketler kategoriler halinde diğer sevdiğim alıntıları,video ve müzikleri de,kendi fikir düşünce ve duygularımı da aynı yerde toplamanın daha mantıklı olduğunu gördüm. Seçtiğiniz her şey sizin bir yansımanız çünkü, bir şiir, bir alıntı, bir şarkı sizi anlatabiliyor sizi ve duygularınızı sizin becerip kuramadığınız cümlelerle mükemmel bir biçimde. *Ben acemilik zamanımda yaptığım bloglarımı dediğim gibi hepsini bir yerde toplamak amacıyla kapadım en sevdiğim parçaları toplayıp kategorize ederek açtım bir tane tek ve kendimi de yazmaya başladım.Bu arada birkaç blogu bir anda kapamış oldum. Bir süre yazıp sonra yazma hevesimin kaçması, deşifre olmam (kendi rl çevrem tarafından),bloggerın zırt bırt kapanması sebebiyle alan adı alıp yazmam(bu çevre kaybına yol açıyor), ya da sıkılmam sebebiyle de kapadıklarım oldu. Ayran gönüllü davrandım sanırım bu konuda sıkıntıya gelemeyen biriyim ben. Oysa onlar bana geçmişimden anı olarak kalıcaktı pişmanım açıkçası ama böyle olması gerekiyormuş gün gelip bunu da içindekilerle patlatabilirim bir gün. *Girince çıkamamak diye bişey yok ama yazmaya alışmak durumu var..Gelişmek var diğer yandan. Yeniden yazmaya başlamam aynen profilimde yazdığım gibi sms ya da mesaj atarken yani kendimi yazarak ifade etmem gerektiğinde uzun ve noktalamasız yazıyosun hiçbişey anlamıyorum diyen (aslında işine gelmeyen) birine serzenişte bulunmak, içimi dökmek,stresimi atmak, kafamı kendi kendime konuşarak değil yazarak boşaltmak, hah siz dinlemezseniz ben de aha da buraya yazarım demek gibi amaçsız amaçlarla başladım yeniden çünkü ben hep derim ki siz kendinizi konuşarak rahatça ifade ediyo olabilirsiniz ama ben içe dönük biriyim yazarak daha rahat içimdekileri aktarabiliyorum. Tam istediğim gibi olmasa da.. 

Blog Dünyasında kendini nerede görüyorsun?İpekböceğini tanıyabilir miyiz?Blogunun adı neden İpekböceği? 

     Kendimi blog dünyasında herhangi bir yerde görmüyorum. Olmam da gerekmiyor burası benim iç dünyamın bir yansımasından ibaret. Herhangi bir oluşuma veya gruplaşmaya dahil olmak, bazı
hırslar,çekişmeler,hesap kitaplar bana çok uzak..raiting misali istatistikler,okunma sayıları, takipçi sayısı benim için birer anlamsız rakamdan ibaret.Bana samimiyetle yaklaşan, içtenliğine inandığım çok güzel insanlar var burada ve mutluyum bu yüzden, bu benim için bir bonus. Çok sevdiğim bişeyi sadece kendim için yapıyorum çünkü. Ben içimi dökmek için, ruhuma terapi gibi geldiği için burdayım.Bir gün olmayabilirim. İpekböceğini okumanız gerek tanımanız için birkaç satıra sığmam çok zor, ne gördüğünüz kadarım ne de bundan fazlası demek geliyor içimden.. İpekböceği ismini seçme sebeplerim aslında birden fazla,ben değil o ben seçti diyebilirim:) ve kimdir e cevap aslında her biri.. biri blogumun sidebarında duran bir söz:
Bak, ipekböceği kozadan çıkarken alın teriyle ördüğü ipeği yırtıp parçalar. Bu yüzden çiftçiler ya ipeği seçerler, ya ipekböceğini.. İkisini birden koruyamazlar. Çoğu zaman ipeği kurtarmak için ipekböceğinin canını alırlar. Bir tek ipek mendil için bilir misin yüz ipekböceği can verir?
Bu cümleler ne tesadüftür ki benim fedakar,sabırlı ve kendinden sevdikleri için vazgeçen ruhumu çok iyi anlatıyordu.. Diğeri için şu yazımın tümünü okumanız gerek ama şu dizeler özetliyor en güzel biçimde:
Kendi sevgisiyle kendini değiştirerek bir ipekböceğine* dönüşen kadını böyle zamanlarda en ağır yaralayan darbe ise sanırım sevilen erkeğin aldırmaz kibri oluyordu...
Ve benim gerçek ismim İpek ve beni çok seven biri bana böyle hitap ediyor:) Benim kendi dizelerimle ise şöyle tanımlamışım kendimi bir gün:
Ne kozamdan çıkabildim,ne kelebek olup uçabildim..Bir tek günse bile ömrüm,yaşamaya korkmayıp sevgi dolu bir elde ölmek isterdim..

Bir bloga girdiğin zaman seni cezbeden şeyler nelerdir?İlk neye bakarsın? Seni izleyen herkesi takip etmediğini biliyorum,neye göre seçersin izlediğin blogları?     

       Önce tasarımına ve gösterilen özene bakıyorum ister istemez çünkü bu o bloga ve gelen ziyaretçilere verilen önemi gösteriyor.Ama en önemlisi içerik tabii ki ve kullandığı üslup benim için son derece mühim. Evet ben #takipedeniederim türü twittervari bir mantığı reddediyorum biliyorsun:) Blog izlemek önemli bişey benim için kategorisi bana uygun,sürekliliği kendine özgür bir tarzı dili olan ve içten bulduğum blogları izlemeyi tercih ediyorum.Zaman öldürme konusunda kısıtlıyım çünkü .. 

Blog Dünyasında sevdiğin bloglar kimler yada şöyle sorayım,sevmediğin bloglarda yada bloglarda hoşuna gitmeyen hareketler var mı? 
      
 İsim vermiyim unuttuklarım olabilir sevdiklerim zaten çok açık iletişimdeyiz genelde ve çok sıcak bir diyaloğumuz var hepsiyle.Sevmediklerim hoşlanmadıklarım da elbette olabiliyor hoşlanmamışsam veya soğumuşsam ya da zamanla ,acaba ne yapıyo diye gidip bakmam merak etmem sağda solda laf sokmaya çalışmam bunlar absürd şeyler ya da polemiğe hazır her lafa atlayan tipler de var hayretle izlediğim.Kale asla almam.Ergenuslar der geçerim akıl yaşta değil başta ne de olsa.Stres atmaya geliyorum bloguma orası benim dünyam ve artı stres sinir sahibi etmeye kimsenin hakkı yok.Herkesin yeterince sıkıntısı var. Deli gibi blogu tek dünyası,okunmak tek amacı gibi davrananlar da tuhafıma gidiyor başka işleri güçleri  olmadığını düşünüyorum ama daha farklı ortamlara da kanalize etmemliler kendilerini bu benim düşüncem. Ciddi bi furya heline geldi birden bire blogculuk dersleri vermek bundan hiç hazetmiyorum,çok yol katetmeniz lazım bunun için bir kere ve profesyonel kalemler var yol gösteren(hoş onlarında ticari bişey anlatır gibi mekanik davrananları hiç çekilmiyor)ama asla kaynağınız  üç günlük blogcular değil. Bloglarda hoşuma gitmeyen çok şeyler var zaman zaman anlatıyorum blogumda da sorularına verdiğim cevaplarımda da açıkça ima ettim zaten:p Burayı bir dünya yada medyanın kalbi gibi görüp ünlü olduğunu sanan o şeklde yazan çizen davrananlar güldürüyor beni:) 

Blog Dünyasına yeni gelecek arkadaşlarımıza,blog yazmak isteyenlere tavsiyelerin neler? Son olarak okuyucularıma söylemek istediğin bir mesajın var mı? 

     İçlerinden geldiği gibi takılsınlar,yazsınlar kimseyi örnek almasınlar,taklit etmesinler,o zaman hem yazmaktan bıkmazlar hem kendilerini belli bir kalıba sokmadıkları için alabildiğine özgür olurlar ve zamanla özgün,sadece kendilerine has bir dil ortaya çıkar.Ve samimi olsunlar okunmaktan evvel kendileri için yazsınlar. Çok fazla tavsiye veren var herkes ayrı telden çalıyo kendi söyledikleri esasmış gibi bundan hiç hoşlanmıyorum. Kimsenin haddine değil elbette ama bence öneriler diyebilirsiniz ufak tefek.. İşte yok okunayım,çok izleneyim,yok böyle yaparsam pr çabuk artar şöyle yaparsam ceosu yükselir bilmem ne gibi istatistik amaçlı gelmeyin doldurmayın bloggerı:)) bu tarz başta tutsa da matematiksel olarak ne yazana ne izleyene bişey vermez.Elekte kalanlar sadece içten olanlar ve bu hesaplara dalmayanlardır unutmayın:)

İpekböceğime bu güzel,samimi röportajı için teşekkür ediyorum,İpekböceğinin bloguna buradan ulaşıp harika yazılarını okuyabilirsiniz:)

http://ipeksi.blogspot.com/

Yaz Köşesi Röportajlarım yine harika konuklarımla devam edecek..

Biricit mükemmel bir blog yazarı ile mükemmel bir röportajı yapmış olmanın keyfinde..:)
resimler ipekböceğine aittir,tüm haklar ondadır.:)

6 Haziran 2012 Çarşamba

Cafe Mystic İle Röportaj Yaptım! :)


O Bir Faydalı Blog Yazarı,O Bir Mühendis Olacak,O Bir Moderatörlerin Efendisi,O Okuyucu Listelerinde Blogstar Birincisi Cafe Mystic bu haftaki Yaz Köşesi Röportajlarımın konuğu ve işte keyifli röportajımız:) 
Röportaj teklifimi kabul ettiğin için öncelikle teşekkür ederim beni kırmadın. “Cafe Mystic” ne zaman blog dünyasına adım attı, “Cafe Mystic” ne demek, nereden bu isim aklına geldi?
     Rica ederim Biricit, ben teşekkür ederim. 2 yıl önce bir blog açmıştım, o zamanlar farkında değildim ama şimdi anlıyorum ki tarzı; her gün “regl sancısı”ndan bahseden blogcuların tarzıyla aynımış. 2 post atmış sonra silmiştim; “Bu olmadı yeaa diyerek.” Kimliğim gizli olsun istemiyordum fakat diğer yandan da kendimi çok açık edemiyordum. Erteledim blog yazmayı.
     7 aralık 2011’de ilk postumu yazdım bloguma. Burda, daha öncekinden farklı olarak, özel bir günlük tarzında değil; subjektif bakışla desteklenen, faydalı bilgiler verilen bir blog tarzı oluşturmaya çalıştım. Zaman içinde de tam olarak istediğim şey ortaya çıktı sanırım.
     “Mystic” kelimesini inanılmaz seviyorum; söylenişini, düşündürdüklerini. Neden “Cafe Mystic” olduğunu blogumun ilk yazısında şöyle açıklamıştım;
     "Cafe Mystic" mevzusuna da sürtünüp geçmeden edemem; burayı: liselilerin gelip rahatça yiyişebildikleri, sevgililerin rahatça kavga edebildikleri, entel arkadaşların son okuduğu kitaplardan bahsederken hafif müzik dinleyebildikleri ve kapıdan hızlıca giren yavşak bir adamın, “herzamankinden!" diyebildiği bir kafe olarak düşündüm, yani bir kafede olan herşey aslında burda yazılanlarda da olacak. Evet, yeterince sürtündüm, burda inebilirim sanırım.”

Blogunu uzun zamandır takipteyim, yazıların uzun bir araştırma ve düşünme sürecinin sonunda yazılmış. Yazılarını neye göre yazıyorsun, araştırmalarını nasıl yapıyorsun?
     İlgi alanım dışında yazmamaya çalışıyorum. Böyle oluncada yazacağım şey hakkında zaten bilgim oldugundan zorlanmıyorum genel olarak; ama, çok daha fazlasını gerektiren bazı konular oldu. “Vay beee, meğer ne az şey biliyomuşum hakkında” diyosun yazmaya başlayınca. Böyle oluncada evet, araştırmalar başlıyor. Konuya göre değişiyor bunun çerçeveside. Mesela son postlarımdan birinde 2 gün boyunca sürekli çeviri yapmak zorunda kalmıştım, ancak başlayabildim.



 “Blog benim isyanımdı!” diyerek ilk yazını yazmışsın, peki isyanlarını blogunda bastırabildiğine inanıyor musun? Kendini blog dünyasında nerede görüyorsun? Sence faydalı bir blogun var mı? Kendi görüşüm ben beğeniyorum yazdıklarını bazen küfürler havada uçsada yazdığın kalıplara uyuyor tabii fazlada abartmanı istemem :)
     “Blog Benim İsyanımdı!” başlığı, Sibel Kekili’nin gündem yaratan cümlesi; “Porno benim isyanımdı!” cümlesinden devşirme. Aslında sonrada pişman oldum bu başlığı attığım için, çünkü cümle çeşitli şekillerde, tıpkı benim yaptığım uyarlamalar gibi karşıma çıktı. İçime sinmedi sonradan ama ilk yazı oldugundan özeldi, değiştirmedim. O yazının içeriğinide şimdi okuduğumda kendime inanamıyorum aslında, çok çok çok iddialı ve komik bi giriş. Ama değiştirmiyorum bilerek, özel çünkü.
     Aslında isyan etmiyorum ve rahatlamak için blog yazmıyorum ama her paylaşım yaptığımda onlara birilerinin bir şekilde ulaşması ve faydalanması inanılmaz hoşuma gidiyor. Zaten bu nedenle, mümkün olduğunca kendimden yola çıkarak, “uzmanlık” yazıları yazmaya çalışıyorum. “Meraklı” ziyaretçiye yönelik bir içerik oluşturmaya çalışıyorum. Kısacası evet, blogumun faydalı olduğuna inanıyorum.
     Cafe Mystic’i arkadaşlarımda okuyor, hatta belki ailemde; o nedenle orada hiç olmamış birinin taklidini yapmak istemem. Samimiyet bence burda başlıyor. Ailemle, arkdaşlarımla nasıl konuşuyorsam; orda da okuyucuyla aynı şekilde konuşuyorum, böyle oluncada; küfürler veya kendi uydurduğum bazı ifadeler oluyor.

Konuk yazarlık nedir sence? Blogunda herkes konuk yazar olabilir mi? Sen mi seçiyorsun yoksa onlar mı teklif etmeliler?
     Bloglarda konuk yazarlığı çok önemsiyorum; bu sayede misafir blogcular başka kitlelere ulaşma imkanı elde ederken, trafiklerinede katkı sağlıyorlar. Salt subjektif hikayeleri olmayan, Cafe Mystic’e ve dolayısıyla kendi bloguna katkı sağlayabilecek, faydalı içerik oluşturmayı bilen blogculara ben teklif ediyorum direkt olarak. Bunlardan biriside sensin biliyosun, çok yakında “Blog Hocam”da Cafe Mystic’e misafir olacak. Aynı şekilde, bende böyle bir istek doğrultusunda elimden geleni yaparım.


Weblog Sözlük’te moderatörsün, Weblog hakkında konuşalım birazda; gelişimini nasıl buluyorsun? Yeterince blogcuya ulaşabildi mi Weblog Sözlük? Mesajlarımızı görebiliyor musunuz? :)
     Weblog Sözlük, “yorumum geldi”nin enfes projesi. Tüm ünlü sözlüklerde yazdım ama en ilginç deneyimi Weblog’da yaşadım. Gerek yazarları, gerek içeriği çok farklı. Belirli bir formatımız var ve bu format; yazarları sıkmamak, yıldırmamak ve “sözlük kültürü” açısından çok farklı yerlerde olan yazarları barındırdığından öğretici olmak üzerine kurulu. Hedef kitlesi blogcular olduğu için hayalci olmamak lazım diye düşünüyorum. Weblog Sözlük’ün başarısı bu bağlamda düşünmek lazım; o halde, inanılmaz hızla gelişen bir sözlük diyebilirim.
     Ben orada daha çok kendiliğinden oluşan şartlar nedeniyle, “format” konusunda yardım etmeye çalışıyorum ve “cezalandırıcı” olarak görev yapıyorum. Biliyosun, bu kadar iyinin arasında birde kötü şart.
     Daha önce sinirlerimi zıplatan blog yazarlarını orada anlık olarak girdiği duyguları, düşünceleri gördükçe sevmeye başladığımı farketttim, uzaktan seyrettiğimiz blogcuları tanıma fırsatımız oldu. Bu arada; özel mesajları göremiyoruz, gönül rahatlığıyla dedikodu yapabilirsiniz.



Son olarak blog dünyasına yeni gelmiş arkadaşlarımıza önereceğin şeyler, tavsiyelerin var mı? Blog dünyası hakkında ne düşünüyorsun? Sosyal mesajın var mı okuyucularımıza?:)
     Blog açtıktan hemen sonra, abilerine, ablalarına özenip; “fenomen” olma sanrısına düşüyor gördüğüm kadarıyla şimdilerde bir çok yeni blog yazarı, gerçeklerle yüzleşip yazmayı bırakmalarıda uzun sürmüyor. Çok fazla hevesli olmamalarını öneriyorum. Ve en önemlisi, faydalı içerik oluşturmak, belirli bir yeti gerektiriyor. Daha sonra yazdıklarını okuyup; “Ne salakmışım.” demek ve insanın kendi yazdıklarından utanması hiç hoş olmamalı. Bunun için bilgilerini ve üretkenliklerini iyi sorgulamaları lazım blog açmadan önce.
     Blog dünyası inanılmaz hızla gelişiyor, her zaman söylüyorum; burada erkenden, güzel bir yer tutmak gerekiyor. Bilgiye ulaşmak giderek kolaylaşıyor.
     Teşekkürler Biricit.
Ben teşekkür ederim Cafe Mystic keyifli röportajın için,beni kırmayıp Yaz Köşesi Röportajlarımın bu haftaki konuğu olduğun için teşekkürler:) Cafe Mystic'in bloguna buradan
http://www.cafemystic.blogspot.com/ ulaşabilirsiniz.

Kafasına saç tokasından başka bir şey takmayan Biricit der ki ;Yaz Köşesi Röportajlarım son hızıyla devam etmekte,hazır yaz da gelmişken,kahveli-çikolatalı milk shakenizi alın ve keyifli röportajlarımın devamını bekleyin:) Biricit çook gülüyor çoook:))))

12 Mayıs 2012 Cumartesi

Stil Direktörü İle Röportaj Yaptım! :)

     
     Blog Dünyasının en samimi,en içten,en eski,en dobra dobra Kadın Blogger'i çok sevdiğim Stil Direktörü ile çok keyifli ve kendi kadar yürekli bir blog röportajı yaptım:) Yaz Köşesi Röportajlarımın bu haftaki konuğu Stil Direktörü ve çok keyifli röportajımız..
     Öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğin ve konuğum olduğun için teşekkür ederim.Blog yazmaya ne zaman başladın,hangi rüzgar seni buralara getirdi,iyiki de getirmiş ve seni tanımışız:)
   Stil Direktörü Kimdir?
     Kolejde seçmeli bilgisayar okurken; pc atraksiyonları bir hayli hoşuma gitti. Zaten bebek vsden cok erkek oyuncakları, muhabbetleri hoşuma giderdi, bizim jenerasyondan (78 kuşağı) Commodare 64'u olan kaç bayan tanıyorsunuz ? ,)) Yoksa bile artık tanıyorsunuz Stil Direktörü Eda Demirel Suner...
     2005 yılı sonunda yahoo gruplar açılmaya basladı, ben de onlardan birinin sahibi yahoo grup tabiriyle moderatörüydüm. Sonrasında yıllar geçti, sörf popülerizmi arttı ve insan beğendiklerini folder folder saklamak yerine free server arar oldu, en azından ben o dönem aradım. Akabinde flickr vs türevi sitelerde dosya bazlı sevdiğimiz doneleri paralı ve bedava depolama alanları türedi, derken derken bloglar açıldı vs... ki TR'de bildiginiz gibi en eski bloggerlardan biriyim sene 2006.... 
Teşekkürler Biri .))
    Daha fazlası için bakınız hakkımda sayfam... http://www.stildirektoru.com/2009/04/hakkmda.html

Hayata nasıl bir pencereden bakıyor Stil Direktörü,sosyal projelerde yer almayı sevdiğini Hayvan Barınakları'na bağış yapıp sana dekontu yollayanlara blog header resmi yapmış olduğunu gördüğümde anladım,düşündüğün yapmayı gerçekleştirmek istediğin projelerin neler?
     Valla sosyal proje vs bizim ülkede yaş. Hangi taşı kaldırsan amacı başka çıkıyor, düşünsene hayvan barınaklarına yardım olsun diye ben 5-6 saatimi verip bir blogger teması yapıyordum sonra ne oldu? Ona bile popülerizm mantığıyla bakan full kompleks insanlar türedi ki, blogger teması yapıp para alanlar varken... Kısaca tema blogunu benden başka kimse şu an göremiyor kapatmadım ama tema yaparsam açarım.
     Kısacası benim hayata bakışım şu sekilde, 2000  yılından beri her sene 2 çocuk okutuyorum bunu da bilen bilir, blogda yazmadım mesela hatta okulumuza tuvalet projesinde de Siren Ertan vs bir sürü ünlü gönüllüyle beraber aktiviteler yapıldı ama bunları da bloga konu etmedim neden çünkü bizim ülkede iyi niyet çerçevesiyle ne yapsan hinler atlar ,) ki bu sebepten blogu da yoruma kapadım ,) hoş adsıza açıktı blogum, iki kuruş beyniyle bana laf soktugunu sanan adsız nickle yorum yapan ama blogger olduklarını hatta kim olduklarını  bildiğim bloggerlar bile vardı .) Zaten bana gerek kalmadan, sağolsunlar takipçilerim yazdığım yazılar dışında yorumları bile takibe aldıklarından onlara hak ettikleri cevapları benden önce veriyorlardı ,)) İşim ve hayattan keyif almak dışında blogmuş vs..miş zerre umurumda değil ,) Çünkü muhteşem bir hayatım var, seninde bildiğin gibi yılda en az 5-6 defa yurt dışındayım. Blog bu yüzden sadece hobim, bildiğiniz gibi ben reklam da almam, bir banner varsa Hakkımda sayfamda yazdığım gibi, bilin ki işin içinde ben de varımdır! Bence bunlar ucuz işler, gir işe saksıyı çalıştır paranı al. Ha benim hayatım reklam geçimim buna bağlı diyorsan ne diyeyim Allah yolunu açık etsin ama ıslah da etsin ,) Samimiyetten öte.... Bana demeyin ki ihtiyacım var bunlar bahane blogger  bloggerdir ,) İki eşantiyon için eller havaya yapan, sabahın körü bilmem ne oteline bedava girebilip çay içmek için lansmana koşan insanlar benim yaşamım dışında ,) Kısacası ben blogunu popülerizm adina basamak olarak görenlere acıyorum desem daha doğru olur. 

Markalar tarafından çok sevilen birisin,bunun yanısıra dobrasın yazılarındada,twitterındada her ne düşünürsen ve markalarla ilgilide yazıyorsun.Markaların senden korktuğunu yada çekindiklerini düşünüyor musun?En sevdiğin marka hangisi?
     Marka takıntım yok o an ne beğenirsem alırım, blogumda 3 sene önce, Atlet Pazar'dan kolye Tiffany'den başlıklı yazım oldugunu da bilirsiniz. 
Yazını okudum ve okuyucalarımız içinde ekliyorum:) http://www.stildirektoru.com/2009/05/dantelli-atlet-pazardan-kolye.html

Blog Dünyasında sevdiğin ve sevmediğin bloglar var mı?
     Var elbette olmaz mı, ama isim vermem sevdiklerime tavrım bellidir ki anlarsınız, sevmediklerim de zaten yukarıda topluca bahsettiğim tarzda insanlar.

Yeni blog yazmaya başlayan blog yazarlarına önerilerin neler,yıllardır blog dünyasında olmanın vermiş olduğu ve edindiğin tecrübelerle ne söylemek istersin?Blog Dünyası nereye doğru gidiyor ve okuyucularıma söylemek istediğin mesajların var mı?
     Kimseyi takmasınlar kendileri olsunlar, görsellere önem versinler. Fotoğrafa resim demesinler, dergi gibi kopyala yapıştır çalıntı içerik üretmesinler, kaynaksız yazı yazmasınlar. Bazı moda bloggerlarının çaldığı gibi, aylık çıkan dergileri toplayıp, modaya dair röportajların belli cümlelerini çalıp çırpıp kendi yazılarıymış gibi bloglarına indira gandi yapmasınlar sonra böyle rezil olmasınlar ,) 
     İçerik üretecek kapasitesi olan blog açsın yoksa okunurluluk beklemesin. Açık ve net yazıyorum, oje aldım diye bloguna yazı girmek içerik üretmek değildir! Azıcık emek sonra yemek... ,)) Sadece bir konuda yazı yazmasınlar azıcık kişiliklerini katarak, kendileri olsunlar. İnanın o zaman okunmanın ötesinde, saygı duyulur, senin bana sorduğun gibi firmalar ve kişiler tarafindan da çekinilen kişi olursunuz ,) Kısaca diyeceğim şu ki; kimseye müdananız olmasın! İş iyiyse, sunum, hizmet, karşı tarafa verilmeye çalışan mesajın samimiyeti gerçekse Türk halkı aptal değil alır! Kim iyi kalpli, kim pompalamasyon anlarlar ,) 
     Evet sevgili Biri, sen sordun ben yine Edi tadında dan dan anlattım. Şu an sana bu satırları Amsterdam dönüşü yazıyorum bu yüzden Türkçe harfler yok, tapaj hataları varsa da, imla vs sen bloga eklerken istersen editlersin malum ipadle yazınca tek uğraşamadım. Ki normalde mim vs yazmam, röportaj da vermem bu da benden sana, en net, en harbi blogger röportajı olsun ,) 
     Sevgi ve neşeyle kalın .) 
Stil Direktörü'nün Eda Demirel Suner'in bloglarına buralardan ulaşabilirsiniz.
http://www.stildirektoru.com
http://www.stilpazari.com


1 Mayıs 2012 Salı

Dayatmalarda Kayboluş ile Röportaj Yaptım :)

Bugün 1 Mayıs İşçi bayramı bildiğiniz gibi,bayramları pek sevmem ama  1 Mayıs'ı seviyorum,zamanında oldukça haksızlıklara uğramış bir çalışan olarak.1 Mayıs'ın işçiler,çalışanlar,emekçiler için  doğum günü gibi kabul edilmiş olmasına istinaden benimde bugünün anlam ve ehemmiyetine uygun bir konuğum var bugün sağolsun Dayatmalarda Kayboluş beni kırmadı ve Yaz Köşesi Röportajlarımın bu haftaki konuğu oldu.Dayatılan; herşeye karşı oldukça ilgi çekici sosyal yazılarını okuduğum ve çok beğendiğim,severek takip ettiğim blog arkadaşım ve onunla uzunca bir röportaj yaptık.(Dayatmalarda Kayboluş'u bilenler bilir uzun yazılarını önceden uyarayım :) )
Öncelikle röportaj teklifi kabul ettiğin ve yaz köşesi röportajlarımın bu haftaki konuğu olduğun için teşekkür ederim.
Sevgili Biricit, benim sana teşekkür ederim beni röportaj yapmaya layık gördüğün için.
(Ben ünlü mü oluyom şimdik diye heyecanlandım ve neredeyse nefesimi yutacağım... yaaa üstüm başım berbat.. saçlarımı da yaptırmadım.. keşke bir süslenseydim.. gören olur mu acaba? Hani teknoloji gelişti ya gizli saklı bir kamera yok di mi bu röportajda..?)
(yok canım kamera yok:)) 
Dayatmalarda Kayboluş'un yazarı Dayatılanlarda Yaşayan kimdir,blog açmaya nasıl karar verdi?Blog dünyasına adım atmanda neler etkili oldu?
Dayatılanlarda Yaşayan.. bir çocuk, bir genç kız, bir kadın, bir anne, bir kadın, bir arkadaş, bir abla, bir kardeş, bir çalışan, bir çalıştıran, bazen baş kaldıran, bazen baş eğen, bazen umutlu, bazen umutsuz, bazen hüzünlü, bazen neşeli, bazen cesur, bazen korkak, bazen iyi, bazen kötü, bazen becerikli, bazen beceriksiz, bazen akıllı, bazen aptal, bazen aç, bazen tok... kısacası sadece yaşam denilen yolda düşe kalka yürümeye çalışan herkes gibi sıradan bir birey..
Yaşamın içerisinde yürümeye çalışırken gördükleri ve yaşadıklarını sorguladığında gördü ki her şey göreceli ve değişken.. Bunu farketmeye başlayınca bu göreceli ve değişken kavramlar yüzünden insanların birbirlerine eziyet etmelerinin anlamsızlığını kavradı. Don Kişot gibi yel değirmenlerine savaş açmaya karar verdi.. sessiz bir savaş.. yalınbir savaş.. tek silahı kendi direnme gücü olan bir savaş.. insanları sadece yalın bir insan olarak görebilmek için savaş.. aslında sadece kendisi ile girdiği bir savaş..
Blog açmaya çok ani olarak karar verdim.. bir gece oturup da blogları okurken karar verdim..
Yazmayı seviyorum, neden bir blog yazmayı denemiyorum diye düşündüm.. Yarım saat kadar sonra blog vardı ve ilk yazımı yazmaya başladım..
Gerçek kimliğimi gizledim. Çünkü;
Yaşam bana, önyargılar nedeniyle bir çok gerçeği duymayı ve görmeyi red ettiğimizi öğretti.. Yaşamım boyu önyargıları kırmaya çalıştım.
Belki de sanal aleme girmeyi bu yüzden istedim, henüz tam bilmiyorum...
Tuşların ardındakini bilmediğimiz sürece, sadece tuşların kelimelere döktüklerini görüyoruz ve onları yargılayabiliyoruz. Çirkin, güzel, sıska, şişman, uzun, kısa, zengin, fakir, manikürlü, nasırlı, farklı, sıradan, vesaire.... olan her şey sadece kelimeler oluyor.. O kelimelerden etkileniyoruz. Yazarın kimliği veya görüntüsü veya simgeledikleri örtmüyor kelimeleri.. Ben kelimelerimin gücünü, kelimelerimin sesini duyurmak istedim.. Önyargıları kırmanın bir başka versiyonunu denedim diyelim..
İlk yazında da belirttiğin gibi, bir doğumla basladın blog dünyasına adım attın, peki blog dünyasını sevdin mi?Kendini nerede görüyorsun?
Blog dünyasını sevdiğim için yazmaya devam ediyorum ve her geçen gün daha bir seviyorum.. Blog olgusunda, en çok özgürlük hoşuma gidiyor. İstediğim an, istediğim konuda istediğim formatta yazabilmek özgürlüğü..
Blog dünyasında ben daha çaylağın çaylağı konumundayım. Henüz bir yer edinmiş olarak düşünmüyorum kendimi. Daha uzun bir süreye ve öğrenerek gelişmeye ihtiyacım var. Eğer süreç içerisinde, olması gerektiği gibi, fikirlerimi, yazılarımı, stilimi ve kendimi geliştirirken, monotonlaşmaz ve güncel kalmayı becerebilirsem bir yer edinmem olası olabilir. O zaman bile kesin değil çünkü benim kendime göre doğru yaptığımı düşündüklerim başkalarına göre yanlış olabilir ve ben başardığımı düşünürken bir bakmışız Dayatilan ölmüş.. 
Ama bugün için blog dünyasının kapısındayım.. daha içeri girmiş bile değilim.. henüz umutlarımı yitirmedim o yüzden Dayatilan yaşamaya devam ediyor..
Bana göre ne çok yazmak, ne uzun yıllar blogun açık kalması, ne çok tıklanma , ne de kısa sürede ünlü olmak blog dünyasında yer edinmiş olmak demek.
Eğer insanlar için,
benim kelamlarımı okumak bir alışkanlık haline gelmiş ise,eğer bir arkadaşına bir konu anlatırken benim sayfamdan bir örnek vermek ilk aklına gelen olmaya başlamışsa,
benim sayfalarımı okuduğu zaman üzerinde düşünüyor, kafasına takılıyorsa bazı kelimelerim, yorum yaparken karşı tezler veya farklı versiyonlarda tezler üretmeye başlamışsa...
beni daha fazla düşünmek zorunda bırakıyorsa..
genelde kadın gözü kullandığım konularda, farklı kadın kişilikleri ve farklı erkek bakışları getirmeye başlamışlarsa..
kelimelerimin ve düşüncelerimin gelişmesine yol açıyorlarsa...
ve süreç içerisinde,
özellikle okuyucularımın tavsiyeleri ile gelen okuyucu sayım artıyorsa...
Hani bir kitap evine girip özellikle bir yazarın kitabını arayıp almak ve okuduktan sonra arkadaşlarımıza okuman gerek çok güzel dediğimiz gibi..
işte o zaman ben blog dünyasında gerçek bir yer tutmak yoluna girmişim diye düşünürüm...
Bu benim düşüncem, benim bakış açım, benim hayalim, benim ulaşmayı arzu ettiğim hedefim.. çünkü ben kelimelerimi, severek okuduğum yazarlar kadar olamasa da zevkle okunacak kadar geliştirmek istiyorum..
Başkaları elbette farklı düşünecektir, farklı hedefleri, farklı hayalleri olacaktır.. Dolayısı ile onların blog dünyasında yer edinme tasvirleri de, kendilerini gördükleri yerleri de farklı olacaktır.
Sosyal konularda yazmanın nedeni nedir?Sonucta bir kadınsın belki moda hakkında yada makyaj-kozmetikle ilgilide bir blogun olabilirdi?Neden sosyal konuları seçtin?(tüketim çılgınlığına karsıyız buradan sosyal mesacımıda vereyimde)
Sosyal mesajına bayıldım.. kesinlikle arkanda yürümeye hazırım...
Aslında ne yazayım nasıl yazayım hangi konuda yazayım diye düşünmedim.. benim kendimi bildim bileli sorgulama huyum vardır.. 'neden, nasıl, niçin, farklı olabilir mi..?' sorularının cevaplarını bulmak benim en sevdiğim bulmaca oyunumudur.. Kendi başıma hiçbir alet edavata ihtiyaç duymadan kafatasımın içindeki gri hücrelerim ve sinir sistemim sayesinde oynadığım bir oyun..
Yaşamın kendisini olduğu gibi kabullenmenin oyunu.. yargılamadan kabullenme oyunu.. Benim için yaşamın kendisi herşeyin cevabı .. geri kalan her şey onun sadece bir küçük parçası.. ben yazarken de yaşamın parçaları üzerine yazıyorum.. yeri gelir modaya değinirim yeri gelir ojeden bahsedebilirim.. yeri gelir savaşa karşı direniş yazarım..yeri gelir geleneklere baş kaldırırım.. yeri gelir gelenekleri överim... belki bir gün kafayı yerim... onu da yazarım.. İçimden geleni yazmayı seviyorum.. etkilendiklerimi yazmayı seviyorum.. kendimi tek bir konu başlığı ile de sınırlamak istemedim.. sonuç da bu oldu galiba..
Sizlerden 'sosyal içerikli' tanımlamasını duydukça şaşırdım bile.. Şikayetçi miyim.. değilim.. demek ki bebeğimin kişiliği buymuş..zaten hiçbir zaman bir anne çocuğunu kendi kafasına göre formatlayamıyor. anne çocuğunu ne kadar çimdiklese de, nasihat etse de çocuk ille de kendi kişiliğini buluyor büyüdükçe.. ben de çocuğumu her şekliyle seviyorum.. Bakalım daha büyüdükçe kişiliği daha nasıl gelişecek.. hani vatana millete hayırsız olmasın da... gerisi kabulüm..
Birazda blog dedikodusu ve geyiği yapalım:) Mim yazılarını sevmiyor musun,bloglar arasında birbirimizi mimleyip o konu hakkında yazdığımız sevimli mimciklerimizi:)Ayrıca bi sorum daha olacak,aslında çok esprili ve esprileri kaldırabilen birisi olduğunu biliyorum blogtan tanıdığım kadarıyla,blog dünyasında sevmediğin hoşlanmadığın bloglar var mı,yada asırı derecede sevdiğin ve örnek aldığın bloglar?Yazılarını nasıl bir ortamda hazırlıyorsun?
Dedikodu baldan tatlıymış derler.. ehh ben de tatlıları severim hani.. hiç dayanamam..
Mim yazılarını sevmek veya sevmemek diye bir sorunum yok.. sana takılmayı seviyorum..
Aslında yazarken de okurken de eğlendiğim oluyor... İstemesem kim zorla yazdırabilir ki..
Mim aktivitesi, bloggerlar arasında, insan doğasının gereği bir sosyal ilişki kurma amacı taşıyor diye düşünüyorum.
Ben sadece Mimleme aynı çevre içerisinde kalmasın istiyorum. Aynı Mim aynı isme birakaç kişiden birden gelebiliyor.. sonra da geri gidebiliyor.. sanki belli bir gurubun içerinde dönüp duruyor. yeni halkalar eklesek belki de hiç tanımadığımız yeni bloglar keşfedeceğiz.
Mim aktiviteleri sayesinde blogların dayanışma gücünü artırabilmek çok olası. . genişleyelim büyüyelim ve büyütelim istiyorum.. daha çok insan yazsın.. daha çok insan okusun.. daha çok insan geleceğin dünyasına girsin istiyorum.. Mim konusunda başka söyleyebileceğim bir şey şu anda aklıma gelmiyor..
Blog dünyasından sevmediğim bloglar ve sevdiğim bloglar diye isim vermeyeyim ama şöyle söyleyeyim.
Sevmediğim bloglar ; copy-paste tabir ettiğimiz işler yapanlar. Bu bana kolaycılık olarak geliyor.. Amaçları blog yazmak değil de sosyal bir ortamın parçası olmakmış gibi geliyor.. Bu tip aktiviteler için farklı bir çok alternatif var kullanabilecekleri. Onları kullansalar belki daha verimli olacak kendileri için.
Etkilenmek, örnek almak olayı çok başka..Bunu copy-paste gurubu ile asla bir araya koymam, koyamam da.. Bu kategoridekilerin çok güzel işler yaptıkları hatta bazıları için 'boynuz kulağı birkaç defa geçti' demek olası..
Özgün olan ve kendisini sürekli geliştiren dinamik bloglara bayılıyorum..
Ojeden de , Modadan da, bir filmden de, bir sevgliden de, bir kitaptan da, bir sokaktaki taştan da, bir yemekten de, bir tutam tuzdan da bahsetseler sosyal bir işlevleri var ve özgün bir biçimde dünyayı güzelleştiriyorlar..
Çok sayıda örnekleri var ve ben onları okumaktan çok mutlu oluyorum..
Tadında olan şakalara bayılırım, hayatı asık yüzle yaşamak çok zor diye düşünüyorum.. insan kendisiyle dalga geçebilmeli.. hayata nanik diyebilmeli diye düşünüyorum.. Kişiliğe hakarete varmadıkça, küfürsel özellikle taşımadıkça her tür şakaya, müzipliklere kapım hep açıktır ve yapmayı da severim.. Ama karşımdakinin alınmadığından, üzülmediğinden emin olmam gerek.. Kimi insan hassas olabiliyor, alınganlık gösterebiliyor..
Blog yazmaya yeni başlayan blog yazarı arkadaslarımıza önerilerin var mı?Bu arada sen benden eski bir bloggersın 19 Kasımda başlamıssın blog hayatına,ben 24 Kasımda basladım:) Ve son olarak okuyucularımıza ne söylemek istersin?
Bundan böyle blog ablanım demek ki... büyük olduğuma göre saygı isterim.. öyle habersiz çat kapı mimleyemezsin demektir bu....:) (şaka şaka.. alınma bea)
Bak işte, blog dünyasının başarılı örneklerinden birisi, senin Yasemin Kokulu Blog'un. Özgün olmak, insanlara değer vermek ve tek tek her bir okuyucunla ilgilenmek, içten bir samimiyet ve pozitif duruş sergilemek gibi özelliklerinle hızla popüler oldun.. Hiçbir yüz mimiklerinin yansıtılamadığı tuşlar gibi soğuk nevalelerden bile sımsıcak insan halin i yansıtabiliyorsun ve çok seviliyorsun.. Bunu koruduğun sürece inan sen blog dünyasında çok iyi bir yer edineceksin.
Yeni başlayan arkadaşlara da bunu tavsiye ederim.. Özgün olsunlar, yazdıkları konusunda bir fikirleri olsun, samimi olsunlar ve okuyucuya değer versinler.. ve bol bol okusunlar.. gerisi kendiliğinden gelir.. sabır işidir bu iş.. nasıl popüler olunur kısmını ise sen anlatmalısın .. tecrübe sende..
Son olarak ne söylemek isterim...? Niye son sözüm olsun..? Anladıııım... bu röportaj için son söz.ümü istiyorsun...! (Bazen böyle algılama problemi olabiliyor işte )...
Kendimizi ve birbirimizi, eksileriyle artılarıyla sevmeye ve değer vermeye emek verelim.. Önyargılarımızı kırmaya emek verelim.. Yaşam çok kısa ve çok güzel onu daha fazla çirkinleştirmeyelim. İster blog yazabilelim ister yazamayalım... farketmez... ama insanlığımız yaşamı farklı kılar..
Ve, en önemlisi... unutmayın , Biricit'i tanımak demek bir ayrıcalıktır..
Kendisine tekrar teşekkür ediyorum bana bu fırsatı verdiği için.
Sizlere de şu ana kadar okumak için harcadığınız zaman ve gösterdiğiniz sabır için teşekkür ederim...
Ben sana çok teşekkür ederim Dayatmalarda Kayboluş.Seninle röportaj yapmak benim için onurdur.Hep sevgiyle kal çok keyifli oldu benim için bu röportaj.Dayatmalarda Kayboluş'un bloguna buradan http://dayatmalardakaybolus.blogspot.com/ ulaşabilirsiniz arkadaşlar çok güzel yazıları var beni benden alıp götürüyor..Ayrıca röportajımızın sonunda kendisi çok hoş bir jest yaptı bana bir hikayesini gönderdi,teşekkür ederim.Yayınlamak benim için şereftir.Bir başka Yaz Köşesi Röportajlarında görüşmek üzere..
Esmer Çocuk  

Köşede bekleyen kardeşlik..

Esmer yüzünde yıldızlar gibi parlayan iri kara gözleriyle mutlulukla baktı. Küçük kıza bir şey olacak, yetişemeyecek diye çok korkmuştu. Küçük kız da korkmuştu.. Düşerken dizlerini çarpmıştı biraz acıyordu.. Üstü başı da çamur olmuştu.. O yüzden ağlayıp duruyordu.

Esmer çocuk, yanıdaki torbadan bir paket kağıt mendil çıkarttı çabucak açtı.. Kızın ellerine ve üstüne bulaşan çamurları olabildiğince temizledi. Küçük kızın ağlaması da durmuş onu izliyordu.

Canı biraz acıyordu. Teşekkür etti çocuğa. Okula gidiyordu. Yağmur yağdığı için çamurlanmıştı yollar. Caddeyi geçerken acele etmişti araba gelecek diye ve ayağı kayıp düşmüştü. Arabanın yaklaştığını görmüş, ama sırtındaki okul çantasının ağırlığını ayarlayamadığından kalkerken yine düşmüştü. Gözlerini kapatmıştı arabayı görmemek için. Sonra bu Esmer çocuk onu kucaklayarak kaldırıp kurtarmıştı.

Esmer çocuk evine götürmeyi teklif etti. Küçük kız kabul etti. Esmer çocuk kızın üstündeki paltosunu düzeltti, başlığını güzelce taktı, sonra kendi torbasını aldı. 'hadi bakalım tut elimi gidelim' dedi. Küçük kız sordu 'senin palton nerede? Ben beklerim git al, üşürsün' Esmer çocuk paltosunun olmadığını ama üşümediğini söyledi. Küçük kız elini uzattı. Esmer çocuk elini sıkıca tuttu, bir daha düşmesin diye.

Sımsıkı tutan elin sahibine duyduğu güvenle yol boyu bıcır bıcır konuşmuştu küçük kız. Esmer çocuk elinde tuttuğu bu küçük elin sahibinin korunmaya olan ihtiyacı karşısında kendisini çok güçlü büyük bir adam gibi hissetmişti. Oysa henüz oniki yaşındaydı. Yolda küçük kıza bir gofret aldı kağıt mendillerin satışından kazandığı paranın bir kısmı ile. Gofretin paketini özenle açmış eline tutturmuştu.

Küçük kızın evi yakındı. Birinci sınıfa gidiyordu. Bir tane bebek kardeşi vardı. En çok babasının yılbaşında hediye ettiği bebek eviyle oynamayı seviyordu.. Okula gitmeyi de çok seviyordu.. orada bir sürü arkadaşları vardı.. 'Sen kaçıncı sınıftasın?' diye sorduğunda Esmer çocuk cevap vermedi. Küçük kız onun suskunluğunu umursamadan devam etti anlatmaya, aklına ne geliyorsa..

Küçük kızın evinin kapısına gelmişlerdi. Esmer çocuk, küçük kızın işaret ettiği zile bastı. Apartmanın kapısı açıldı. Küçük kızın içeri girmesini bekledi. Arkasından el salladı. Sonra herzaman beklediği, küçük kızın düşüşünü gördüğü köşesine doğru gitti..

Küçük kız her okula gidişinde ve dönüşünde Esmer çocuğun köşesine bakıyordu. Orada olduğunu gördüğü zaman yanına gidiyordu. Esmer çocuk parası olduğu zamanlar ona bir simit veya gofret alıyordu ve yolda elini tutup götürüyordu gideceği yerin kapısına kadar..

Esmer çocuk yapayalnız hayatında küçük kız kardeşi olarak kabullenmişti küçük kızı. Ailesi yoktu. Sokaklarda yaşıyordu. İlk defa kendisini yanlız hissetmiyordu.

O gün, küçük kıza sevdiği gofretten almıştı yine. Küçük kız okuldan çıkınca yanına geldi. Esmer çocuk gofreti verdi. Küçük kız her zaman olduğu gibi sevinçle aldı. Okulda olanları anlatırken evine doğru yürüdüler.. Yine elele tutuşmuşlardı sımsıkı..

Marketten çıkan kadın, kızının elinden tutan tinerci kılıklı çocuğu görünce elindeki torbaları yere fırlatıp can havliyle 'kızımı kaçırıyorlar' diye bağırarak deliler gibi koşmaya başladı.

Adamın teki yakınındaki Esmer çocuğu yakaladı, anne yetişip kızını kucağa aldı.. Diğer adamlar

Esmer çocuğu tartaklamaya başladı... Ne küçük kızın 'yapmayın o benim ağbim' diye haykıran çığlıklarını duyan vardı ne de Esmer çocuğun 'ben bir şey yapmadım ' demeye çalışan sesini..

Polis Esmer çocuğu serbest bıraktı. Anne kızını okula bir daha yanlız göndermedi.

Annesinin elini tutarak giden küçük kız Esmer çocuğun durduğu o köşeye bakmakatan hiç vaz geçmedi belki bir gün ağbisi geri gelir diye..

Biricit derki kardeşlik hep devam etsin,hem gerçek hayatta hemde blog dünyasında,kimse kimseyi kırmasın,yanlış anlamasın,üzmesin,etiketlemeler yapmayalım insanlar üzerinde,bir kalp kırıldığı zaman asla eskisi gibi olmaz..
resimler dayatmalarda kayboluş bloguna aittir.(ahhhh sağ tık engeli ahhh paintle akraba yaptın beni)
hikayenin tüm hakları dayatmalardakaybolus.blogspot'a aittir.

12 Nisan 2012 Perşembe

Yorumum Geldi İle Röportaj Yaptım!Blogların Gücü Adına!

YAZ KÖŞESİ röportajlarımın konuğu bu sefer,değerli blogcularımızdan Yorumum Geldi.Yorumumgeldi bildiğiniz gibi weblog sözlüğünde kurucusudur.Kendisine röportaj fikrimi söylediğimde öylede alçak gönüllüki ben ünlü müyüm yok estağfirullah dedi.Neyse üstün ısrarlarım sonucu beni kıramadı,teklifimi kabul etti,kendisine teşekkür ederim.Ünlü olmadan önceki ilk röportajını ben yaptım:))Weblog sözlüğün kurucusu sayın adminimizle röportajım:)


Öncelikle beni kırmayıp röportaj teklifimi kabul ettiğin için teşekkür ederim, yorumum geldi! kimdir, blogunuz hakkında bilgilendirir misin bizleri? Sanırım üç kişisiniz, blog dünyasına ne zaman adım attınız?
Estagfirullah ben teşekkür ederim asıl.
Ben böyle sanki çakma ünlüymüşüm gibi röportaj teklifi yapmanız çok şey verici, böyle böbürlenme, öhöm! falan deme isteği verici. :) neyse, akabinde şımartıcı oldu yani. :)
Bu arada hayatınızdaki o pozitif enerjiyi bana da hissettirdiniz. Sağolun.
''yorumum geldi!'' kimdir? Aslında hiç uzatmadan cevap vermek mümkün; ''Hiç kimseyim, sıradan biriyim.''Ama röportaj, iş bu ya, biraz dolandıralım okuyanları o halde. :)
89' doğumlu 3. sınıf işletme öğrencisiyim. Üç tane adım var lakin açıklamak gibi bir niyetim yok. :) Soyadımla birlikte tam dört ediyor, hayatım boyunca sınıf listelerinde göze batmamdan dolayı, hem hocalarım hem arkadaşlarım içerisinde alay konusu oldum, bu alay konusu benim hayatımın büyük bir bölümünü oluşturuyor. :) ''Annesi ile babası anlaşamamış, meksika asıllı..'' Ve bilimum iğrenç esprilere maruz kaldım, o yüzden karakterim kendimle barışık biri olarak şekillendi. Belkide ezik biri olarak. :ı bilemedim. Neyse, K.Maraş'lıyım ama uzun bir süredir Mersin'de yaşıyorum. Hayalim ve amacım, mutlu ve huzurlu bir insan olarak ömrümü tamamlamak. Beni mutlu edebilecek ayrıntılara girmeyeceğim, konu çok değişir. :) En iyisi blogum hakkında bilgi vereyim;
Hani derler ya, laf olsun diye. Aynen de öyle bir amaçla açmış olduğum bir blog(du) yok yok hala aynı amaçtayım, eminim. Zamanla blogun konusu biraz daha blogculuk hakkındaki fikirlerimi paylaşmaya kaysa da temelde blogumun konusu belirsiz, bir şey hakkında yorum yapmak istersem, bunu blogumdan yapmayı tercih ediyorum, yorumum gelirse şayet. :) Evet blogda üç kişi görünüyoruz, ama son 2 aydır falan diğer iki arkadaş bir şeyler karalamadı. Keyiflerine göre ne zaman yazmak isterlerse. :) ''yorumum geldi''  blogu, blog dünyasına 2011'in sonunda girdi, henüz 1 sene bile olmadı aslında. Ama ben şahsi olarak kimselerin bilmediği kişisel bir bloga sahibim ve 2010'dan beri yazıyorum ara ara. Çok gizli işler çeviriyorum huuuuuuu.. falan bir blog. :)


Bloggerları bir araya getiren 'Weblog Sözlük' fikri nasıl aklınıza geldi? Çok başarılı bence, her gün kaç saatim orada geçiyor anlamıyorum, eğlenceli ve öğretici bir yer, yeni bloggerlarla tanışma imkanımız oluyor, ben çok beğendim, yararlı olduğunu düşünüyorum, aile ortamında, şirin baba gibi adminimiz, moderatörlerimizle :) Weblog Sözlük'ü nasıl kurdunuz?
Sözlük kurmak gibi bir fikrim vardı esasen, ama ne üzerine, nasıl olmalı diye düşünürken, aklıma blogcuların online olarak birbirlerini göremediği fikri geldi.
Nasıl desem hani facebook'ta çevrimiçi kimselerin göründüğü gibi. Ama Blogger Anlık mesajlaşma şanslarının olmadığı bir platform. Facebook'ta arkadaş olarak eklemek gerek, Twitter'da anonimlik yok mecbur takip etmek zorundasın ve online kişileri göremiyorsun. Ama sözlük'te ister blogunla ister anonim gibi takılabilmek mümkün, kimin online, kimin ne düşündüğünü görmek mümkün. Mesajlaşma özelliği sayesinde hızlı iletişim mümkün. Blogcuları yorum yapmadan ya da mailleşmeden hızlı şekilde iletişimde bulunabileceği bir yer fikrinden doğdu Weblog Sözlük diyelim öyleyse. 
Her gün uzun zamanlar geçirdiğinizi biliyorum sözlükte, zaten son zamanlarda Weblog fenomeni haline geldiniz, adınıza başlıklar açılıyor. :) Weblog Sözlük varolduğu sürece sizin de Weblog efsaneleri arasında olacağınızı düşünüyorum. :) Sizin de dediğiniz gibi, sözlüğün katkıları çoğaltıldıkça çoğalır. Yani ne yönde kullanırsanız o tarafa gelir, eylemsiz bir oluşumdur Weblog Sözlük. Yazarlarla şekillenir.
Bana göre en büyük artısı ise, Küfürün yasak olması. Bu Türkiye'deki hiç bir sözlükte mevcut değil, yalnızca Weblog Sözlük'te.
Moderatörlerimizi, gammazlarımızı kısaca Weblog Sözlük yönetimini de zamanla genişleteceğim, daha çok değişikliğe gideceğiz. Sözlük açılalı 1 ay olmadı, ama ilgi çok iyi.
Şu an bu röportaj sorularını yazarken, birilerinin sözlükte entry giriyor olması bana gurur veriyor. Blogcular tanışsın, kaynaşsın, eğlensinden başka hiç bir amacı yoktur Weblog Sözlük'ün.



Hepimizin merak ettiği bir konu daha var efendim, anindayorum.com ile bir bağlantınız var mı? Bir çok arkadaşımdan bu yönde gelen sorular vardı, benzerlik açısından isim olarak, izninizle sormam lazım. :)
Tekrardan estagfirullah izin ne kelime, gayet sorabilirsiniz. Yeni duydum sayılır anindayorum.com'u. İsim olarak tesadüfen bir benzerlik söz konusu olduğu için, acaba bir bağlantı mevcut mu diye düşünmek doğal. Ama dediğim gibi hiç bir alakam yok.


Blog dünyasında kendinizi nerede görüyorsunuz, weblog sözlük ileride bir ekşi sözlük gibi efsane olacak mı?
Blog dünyasında kendimi henüz bir ''Hiç'' olarak görüyorum. Ama henüz.
Gerekli teknik bilgiye, birikime sahip değilim, fırsat verilip, imkan sağlanırsa ve her şey yolunda giderse Türkiye'deki blogculuğa çağ atlatırım. O kadar iddaalıyım. :) Şaka bir yana hayırlısı olsun demek en iyisi.
Weblog Sözlük bir ekşi sözlük olmasa da, efsane haline gelmese de, mutlaka bir gün bir hak ettiği yerde olacaktır.



Son olarak blog dünyasına mesajınız, beğenmediğiniz bloggerlar varsa onlara söyleyeceğiniz şeyler varsa, izleyicilerime demek istediğiniz heh şunuda deseydim dediğiniz şeyler varsa çekinmeden söyleyebilirsiniz :)
Öncelikle çok teşekkür ederim şahsım, blogum ve weblog sözlük adına, bu röportaj şeysini benimle yaptığınız için :)
Blog dünyasına mesajım, fikir üretmekten korkmasınlar, ne olursa olsun her hangi bir şey de ilk olmak önemlidir. Taklitler aslını yaşatır daima. Özgün olmaya gayret edin.
Bunları söylüyorum ama sanki ben çooook şey mişim gibi gelmesin. Sadece düşüncelerim bunlar blogcu arkaaaşlar. :) Beğenmediğim bloggerlar yok ama beğenmediğim bloglar var onlarda, copy-paste bloglarıdır. Söyleyecek bir şeyim yok, onlar aldı mesajı. :) İzleyicilerinize ise söylemek istediğim mühim bir konu olmamakla beraber sizin ne kadar değerli bir insan olduğunuzu anlamak için filozof olmaya gerek yok. Diye de belirtmek isterim. Bu Biricit'in pozitif enerjisinden yararlanın arkadaşlar. Harika bir insan. Hayat dolu. Heh! Bir de yakışıklı uzun boylu bir damat adayı görürseniz haber edin Biricit'ciğinize. ;)
Sevgiler, Saygılar, Hürmetler.
Sağlıcakla kalın.

Ben teşekkür ederim çok güzel bir röportaj oldu,güzel cümlelerin için ben estagfirullah diyorum ama son söylediğinede çok katılıyorum:))


Biricit,yorumumgeldiye bu güzel röportajı için teşekkür ediyor,bir dahaki YAZ KÖŞESİ Röportajınında görüşmek üzere diyor.
resimler yorumumgeldi blogundan,facebook sayfasından ve weblog sözlükten alınmıştır.